Sen Allah'a nereden kaçtın?
Âşık, ey âşık, ey kalbi kavuşamamaktan yorulmuş kişi. Daha seni üzmek istemem. Ben yeterince üzüldüm. Üzülmenin değiştirmediği görecek kadar uzun bir süre hem de. Sonra ondan da yoruldum. Seyircisi oldum kendi hayatımın. Karışmaktan usandım. Karıştıkça karıştırmaktan usandım. Karıştırdıkça uzaklaştın. İnsan acıya bile ülfet peyda ediyor. Ülfet bizim kabuğumuz-zırhımız. Ülfet korunma yöntemimiz. Değiştiremiyorsak sıradanlaştırırız. Denize düşmüşsek yılana alışmak olağandır. Âdîleşirse canımızı o kadar yakmaz belki. Vücud da bir zaman sonra sancısına alışıyor. Burun kötü kokuları almaz oluyor. Dil yangınını duymaz oluyor. Kulak sağırlığa vuruyor kendini.
Derin giderek nasırlaşıyor. Aklın da gafleti var işte. Yetmezse de inkârı. Kalbin de katılaşması. Hatta taştan da katılaşması. Kâfirin kalbinin neden 'taştan da katılaştığını' anlatıyor Kur'an biliyor musun? Çünkü kâfir, Allah'ı reddetmesine bedel, o kadar çok acıya muhatap olur ki, buna ancak taşı da utandıran bir kalple dayanabilir. Zaten bellidir, mesela, Gazze'deki müdhiş katliamı hissiz izleyen her 'gavur oğlu/kızı gavurun' kalbi taştan da beterdir. Hissizleşmesi lazım yani. Bir........
© Risale Haber
