menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Peygamber Aşkıyla Yanık Bir Sine: Kemâl Edip Kürkçüoğlu

11 0
03.09.2025

(Hazreti Fahr-i Âlem Ahmed-i Mahmûd-u Muhammed Mustafa’nın dünyayı teşrif edişinin bir sene-i devriyesi münasebetiyle. Hasretle, hüzünle ve ümîtle…)

Ömrü uzun olası muhterem Salih Suruç’un, Zât-ı Risâlet Efendimizin (sav) hayatını anlattığı "Kâinatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı” adlı ilk baskısı 1980 yılında yapılan iki ciltlik bu siyer kitabının sayfa aralarında kuşe kağıda Harameyn Mescidleri, hilye-i şerif ile mübarek beldelere ait bazı görüntüler renkli basılmış, arkalarında ise Hazreti Peygamber için yazılmış seçme na’t ve şiirler de vardı.

Sözünü ettiğim esere, 1988 yılında Pakistan’da Dünya Siyer Ödülü yarışmasında birincilik ödülü verilmişti. Bu çok değerli kitabı hayranlıkla okuduğumda, bir na’t-ı şerifi ve şairi Kemâl Edip Kürkçüoğlu ismini hiç unutmamak üzere aklıma ve kalbime âdetâ kazımıştım. O nasıl bir peygamber sevgisiydi ki, bir kalp öylesine derin ve engin mânâları hissetsin, Peygambere (sav) karşı duyulan mehâbeti muhteşem bir ifadeyle dile getirsin ve okuyanı mest etsin! O hârika şiir, “Ey Zât-ı Ezelden beri sultanım efendim / Dîdârına bin kere fedâdır cânım efendim” dizeleriyle başlıyordu. Şair hayatının en değerli gâyesini Hazreti Peygamber Efendimizi (sav) tek bir defa görme arzusunu şiirinin şah beyitinde şu pırlanta sözlerle ifade ediyordu: “Allah’ı gören gözlerin aşkına bir kez / Bak bende-i muhtâcına sultanım efendim.” Miraç Gecesinde Zât-ı Akdes’in cemâlini görmekle müşerref olan Peygamber Efendimizin (sav) bir defa, yalnızca bir defa mübarek nazarına muhatap olmak, Allah’ı gören o gözlere sadece bir defa görünebilmek; işte şairin hayatının bütün gâyesi…

Ma’lûmdur ki, edebiyatımızda Peygamber Efendimizi (sav) öven, onun sevgisini, hayatını, ahlâkını ve üstün vasıflarını methiyelerle anlatan şiirlere na’t denilir. İslâm tarihi boyunca biz Türklerde olduğu gibi, pek çok Müslüman topluluklarda Hazreti Peygamberin (sav) doğumunu ve hayatını anlatan mevlidler, hilyeler, şemâil-i şerifler vs. yazılmıştır. Birçok dilde yazılan şiirlerin ise haddi ve hesabı yoktur.

Peygamber Efendimiz (sav) hayatta iken Ka’b bin Züheyr isimli şair, Müslüman olduktan sonra kendisi için yazdığı “Bânet Suad” na’tı ile hem Peygamberin affına hem de iltifatına mazhar olmuştu.

Rivayete göre İmam Busîri ömrünün son yıllarında felç geçirerek ayağa kalkamaz hale gelmişti. Mescitlerden ve ilim meclislerinden uzak kalmanın teessürüyle geçirdiği hastalık günlerinde Efendimiz için “Kaside-i Bürde” diye ünlenen bir na’t yazmıştı. Gece rüyasını teşrif eden Hazreti Peygamber (sav), kendisi için yazdığı kasideyi okumasını istemiş, İmam Busîri kasideyi okurken Peygamber Efendimiz de hoşnutlukla dinlemiş, kaside okunduktan sonra mübarek eliyle İmam Busîri’nin vücudunu sıvazlayınca felçli haldeki şair şifaya kavuşmuştu. Meşhur “Kaside-i Bürde” diye bilinen bu na’tın gönülden ve samimiyetle okunması halinde şifâya vesile olacağı umulur. Bundan dolayı kasidenin özellikle Osmanlı’da felçli hastalara okunması adet olmuştu.

Osmanlı’dan bahsetmişken, Süleyman Çelebi merhûmun yazdığı ve bugün hâlâ çeşitli vesilelerle teberrük olarak “Mevlid” diye okunan meşhur “Vesilet’un Necât” isimli şiir de işte bu nevidendir.

Bu ve emsali eserlerin okunması İslâm toplumlarında Peygamber sevgisini pekiştirdiği, Efendimize salât-u selâma vesile olduğu, maddî ve mânevî feyiz ve bereket sebebi olacağına inanıldığı için, mevlid ihtifalleri güzel bir gelenek olarak asırlar boyunca devam etmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Gelelim asıl mevzuya…

AŞKLA YANAN BİR KALBİN DİNMEYEN FERYADI

Yazımızın konusu, Peygamber Efendimizin (sav) sevdasıyla yanık bir kalbin sahibi Kemâl Edip Kürkçüoğlu’dur. Aslen Urfalı olan Kemâl Edip hoca 1902-1977 yılları arasında yaşamış, iyi bir tasavvuf terbiyesi alarak kendisini fevkalâde güzel yetiştirmiştir. Mili Eğitim’de müfettişlik, İlâhîyat fakültelerinde edebiyat hocalığı yapmış ve birçok ilmî-edebî kitap neşretmiştir.

Eserlerinden anlaşılacağı üzere, oldukça içli, ince, nahif ve zengin bir his dünyasına sahip olan şair Kemâl Edip bey 1970 yılında Efendimiz için bir na’t yazmaya başlar. Kısa bir süre sonra kendisinde ağır bir rahatsızlık başlar ve hastaneye kaldırılır. Yapılan tetkiklerden sonra doktorları Kemâl Edip beyin kanser olduğunu, illetin bütün vücudunu sardığını ve iyileşme ümîdinin........

© Risale Haber