menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kâinatı Esmâ'sız, Esmâ'yı Kâinatsız Okumak

10 1
28.09.2025

Nurları tanıdığımızdan beri, fen kitaplarını alıp okumayı severiz. Bilim teknikle ilgili bulduğum her şeyi incelemeyi kaçırmayız. "Bilim Araştırma, Kültür ve Sanat Dergisi" Zafer'i çıkışından beri takip eder, alır, okurum.

Fen bilimleri, neticede sanatı bize anlatıyor. Anlatılanlar da sanatçıya götürür bizi. Birkaç ay önce, KTÜ Biyoloji Bölümünde Murat Hocamızı laboratuvarında ziyaret ettik. Soğan zarının dört yüz defa büyütülmüş hâlini mikroskop altında inceledik. Hücrenin muhteşem dizilişini seyrettik. Murat Bey'e "Hücrenin içine girmek; oradaki muntazam bir şehir, bir ülke gibi çalışan, işleyen sistemi seyretmek istiyoruz." dedik. Fakat laboratuvarda buna imkân veren cihaz yoktu. Daha büyük ve donanımlı cihazlar gerekliymiş. Ama araştırıyorum, hücrenin içine de gireceğiz inşallah.

Bu gayretimizle, kâinatı Allah'ın isimleriyle, Allah'ın isimlerini de kâinatla birlikte okumanın; eşyaya mana-yı harfi ile bakabilmenin gayretindeyiz. "Bu kâinatın Sâni-i Hakîmi binbir esma-i hüsnasının had ve nihayeti olmayan güzelliklerine bu mevcûdatı mazhar ediyor." Ediyor da bazılarımız Allah'ı bilmek, ona yönelmek adına kâinatı inkâr yoluna gidiyor, hem de bunu iftiharla ilan ediyoruz. Bununla fahirleniyoruz bile. Tuzağa takılırım, korkusuyla tanelerden vazgeçiyoruz bir bakıma.

Suyu besmelesiz içenler, yani kâinatın arkasında kâinatın sahibini göremeyenler olduğu gibi; kâinatın sahibini görememe, eşyada takılıp kalma korkusuyla besmeleyi susuz kalarak içenler de var. Peki, tuzağa düşmeden daneleri toplayabilmek mümkün değil mi? Asıl hüner orada. İşte, Nurlar bu hünerlik yollarını gösteriyor bize.

Bu noktada bir Nakşî dervişiyle üstadın diyaloğunun........

© Risale Haber