menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

HAFIZLIK PROJE OKULLARI

37 0
27.05.2025

Zamanın ruhu değişti, şehirlerin silueti değişti, teknolojinin dili değişti. Ama en acı olanı, insanların yürekleri değişti. Bugün sokakta yürüyen bir genç, nereye ait olduğunu bilmiyor. Hangi tarihe yaslandığını, hangi değerle beslendiğini, hangi idealle büyüdüğünü çoğu zaman bilmiyor ya da bilmiyormuş gibi yaşıyor.

Toplumun büyük bir kesimi, özellikle de genç nesil; ekranların kurguladığı bir hayatta, başkalarının onayıyla var olma savaşında, sahici duyguların yerine gelen sahte sanal beğenilerle yaşamaya başladı. Adına “Z kuşağı” dediğimiz bu nesil; özgürlükle bencilliği, hızla köksüzlüğü, bağlantıyla yalnızlığı birbirine karıştırıyor.

Vatan, millet, ümmet, ahlak, fedakârlık, sadakat gibi kelimeler onlara uzak düşüyor. Bu kelimeler birer ideal olmaktan çıkıp, nostaljik başlıklara dönüşüyor. Gençlik, köklerinden koparılıyor; milli ve manevi kodlarından uzaklaştırılıyor.

Aile içinde merhamet, okulda saygı, sokakta selam kalmadı neredeyse. Çünkü dijital çağ, ilişkileri yüzeyde tutarken, yürekleri boşaltıyor. Anne baba çocuğuna ulaşamıyor, öğretmen öğrencisiyle gönül bağı kuramıyor. Giderek yalnızlaşan bir nesil, kendi içine kapanıyor. Ve bu kapanış, toplumsal bir kırılmanın habercisi.

Toplum nereye gidiyor sorusu, artık bir endişe değil; yüksek sesle sorulması gereken bir uyarıdır. Çünkü milletler sadece savaşlarla değil, kimlik kaybıyla da yok olur. Ve kimlik, önce değerlerde çözülür.

İşte bu yüzden bugün, ahlaki ve manevi dirilişi esas alan bir eğitime her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Çünkü ahlaksız bir zihin, bilgiyi ancak yıkım için kullanır.

Ve biz unutmamalıyız: Gençliğini kaybeden bir toplum, geleceğini de kaybeder.

ASRIN EĞİTİM PROJESİ: HAFIZLIK PROJE OKULLARI

Tam da böyle bir dönemde, milletin köküne su veren bir model ortaya çıktı: Hafızlık Proje Okulları. Bu okullar, bir eğitim kurumundan çok; bir milletin manevi diriliş hamlesidir.

Kur’an’ı ezberletmenin ötesinde, o ayetleri hayatına taşıyacak, şahsiyetinde yaşatacak bir nesil inşa etmeyi hedefleyen bu okullar; asrın ihtiyacına cevap veren bir ruhla inşa ediliyor.

Sabah namazıyla başlayan bir gün, Mushaf’ın bereketiyle açılıyor. Sonra akademik dersler, sosyal faaliyetler, ahlaki rehberlikler… Bu çocuklar yüzeysel “ezber yapan” değil, hem bilimde hem fikirde hem davranışta örnek olan bir karakterle büyüyorlar. Çünkü bu proje; bir insan inşası olarak görüyor.

Bugün birçok hafızlık proje okulunda, TÜBİTAK projelerinde, Teknofest sahnesinde, üniversite başarılarında, hatta toplumsal sorumluluk projelerinde de adlarından söz ettiriyor. Hafızlık, artık sadece camide değil; laboratuvarda, kürsüde, sosyal hayatta da temsil ediliyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı Bu okullar ile , hafızlığı dar kalıplardan çıkarıp, çağın ruhuna uygun bir misyona dönüştürüyor. Kur’an’la düşünen, ama aynı zamanda üreten bir gençlik yetiştiriyor. Sadece öğrenen değil, hisseden; sadece okuyan değil, yaşayan bir nesil inşa ediliyor.

İşte bu yüzden Hafızlık Proje Okulları, diri bir ruhun, dirilen bir milletin projesidir.

SURELERDEN ŞAHSİYETE, ŞAHSİYETTEN MEDENİYETE

Bir milletin kaderini belirleyen şey sınav sonuçları ya da sanayi verileri değil; hangi değerlerle yetişen gençlerdir. Çünkü gençlik hem yarının öğretmeni hem de bugünün taşıyıcısıdır. Hafızlık Proje Okulları işte bu noktada, sayfa sayısına değil, şahsiyet derinliğine odaklanan bir eğitim felsefesine kapı aralıyor.

Bu okullarda yetişen nesil, ilmiyle, ahlakıyla, hizmet anlayışıyla ve adanmışlığıyla ülkeye yön verecek bir donanıma sahip oluyor. Onların omzunda ayetlerin muhafazası ile birlikte bir ümmetin yükü yükseliyor.

Bu yolculuk, medeniyetin yeniden inşasıdır. Çünkü medeniyet; betonla değil, bilinçle kurulur. Ve bilinç, en önce Kur’an’la başlar. Hafızlık Proje Okulları, işte bu bilinç inşasını bir eğitim modeli hâline getiriyor. Her sayfa, bir irade; her ezber, bir kimlik; her dua, bir yöneliş inşa ediyor.

Bu öğrenciler bireysel gelişim göstermekle kalmayıp, içinde yaşadığı topluma ruh taşıyor. Duruşlarıyla, gayretleriyle, ahlaki tutumlarıyla yeni bir çağın temsilcileri oluyorlar. Sessiz ama derin bir değişimin adımları atılıyor.

Bu değişim; eğitimin diplomaya değil, değere odaklandığı, başarının rakamla değil, ahlakla ölçüldüğü bir anlayışı da beraberinde getiriyor.

Ve artık çok iyi biliyoruz ki: Kur’an’ı taşıyan bir nesil yetişirse, kitaplarda ve hafızalarda kalan ilim değil; adalet, merhamet, izzet ve ihya da onunla birlikte gelir.

SAHADA GÖRÜNEN BAŞARILAR

Teorinin sahada neye dönüştüğünü görmek için rakamlara, projelere, hikâyelere bakmak yeterlidir. Hafızlık Proje Okulları, yalnızca bir eğitim sistemi değil; başarı grafiği yüksek, hedefi net, inancı derin bir nesil hareketidir.

Bugün bu okullarda yetişen öğrenciler; Kur’an yarışmalarında dereceler elde etmekle kalmıyor, akademik alanda da büyük bir yükseliş sergiliyor. Üniversite sınavlarındaki başarıları, TÜBİTAK destekli araştırmaları, Teknofest gibi platformlardaki projeleri, onların hem zihinsel hem de ruhsal bir eğitimden geçtiğini açıkça ortaya koyuyor.

Ayrıca sosyal sorumluluk faaliyetlerinde gönüllü oluşları, yardım organizasyonlarında üstlendikleri roller, yaşlarına rağmen gösterdikleri toplumsal duyarlılık, bu okulların bilinç de verdiğini gösteriyor.

Gittikleri her yerde iz bırakıyorlar. Sessiz ama kalıcı adımlarla, Kur’an’ın sesiyle yoğrulmuş bir gençlik olarak temayüz ediyorlar. Hafızlık artık bir hafıza gücü değil; temsil kabiliyeti, sorumluluk bilinci ve ahlaki duruşla bütünleşen bir kimlik hâlini alıyor.

Bu tablo gösteriyor ki; doğru yöntem, doğru ruhla birleştiğinde, ortaya çıkan gençlik hem bu ülkenin hem de ümmetin umudu olabilir.

BU MODEL NEDEN DESTEKLENMELİ?

Çünkü bu model, bireyleri değil; bir milleti ayağa kaldırma iradesi taşıyor. Hafızlık Proje Okulları, yeni bir eğitimi değil; yeni bir inşayı temsil ediyor. Bu okullar, ezberlenen ayetlerden bir hayat kurmayı, o hayatla ümmete yön çizmeyi mümkün kılıyor.

Bugünün savrulmuş gençliğine karşı, istikameti belirli bir nesil yetiştirmenin yolu buradan geçiyor. Değersizliğin hastalığına karşı değerle tedavi sunan bu sistem, geleceğe umut bırakmak isteyen herkesin desteklemesi gereken bir yapıdır.

Velilerin güvenle evlatlarını emanet edebileceği, öğretmenlerin kendini bir görevden öte bir misyona adadığı, idarecilerin yönetmekten öte inşa etmeye niyet ettiği bu kurumlar, milletin en kıymetli projelerinden biridir.

Siyasi iradeden yerel yöneticilere, müftülüklerden sivil topluma kadar herkesin bu kıymetli yapıyı büyütmesi, yaygınlaştırması, güçlendirmesi gerekir. Çünkü bu çocuklar, bugünün değil, yarının toplumunu, medeniyetini, insanlığını da omuzlarında taşıyacak olanlardır.

Kur’an’la büyüyen bir nesil, normal bir birey değil; bir umuttur. Ve bu umut, her destekle biraz daha filiz verir, biraz daha kök salarsa; bu topraklardan yeniden bir medeniyet doğar.


© qolumnist