Küçücük Bulutlar, Güneşi Kapatmadan Önce…
Çocuk işçiliği bir tercih değil, bir zorunluluk. O yüzden mesele sadece “çocuklar çalıştırılmasın” demekle çözülmüyor. Çocukları çalışmaya iten dinamikleri değiştirmezsek, yasaklarla sadece sorunun üzerini örteriz. Çözüm için yoksulluğu azaltacak sosyal politikalar üretmeli, eğitim sistemini güçlendirmeli ve iş dünyasını daha adil bir düzene zorlamalıyız.
- MENEKŞE TOKYAY
- 9 Mayıs 2025
İkinci Yeni akımından koparak toplumcu gerçekçi sanat anlayışını benimsemiş, emekten ve gerçeklikten beslenen, çok fazla göz önünde olma iddiası olmasa da 60’a yakın kitaba imza atan, çok beğendiğim şairlerdendi Kemal Özer.
“Birikime İnanmak” isimli şu şiiriyle kendisini son dönemde sık sık anıyorum:
“Dalgayı haber veren yakamoz
kimin gözüne çarpar kıyıda?
Çiçeğe durduğunu kim ayırt eder
tepeden tırnağa giyinmeden ağaç?
Kimin dikkatini çeker küçücük bir bulut
güneşi kapatmadan önce?”
Ben işte o “küçücük bulutlara” dikkatinizi çekmek için tüm bu kaotik gündeme rağmen çocuklarla ilgili sorunlara odaklanıyorum son dönemde… Bir çocuğun açken okula gidemeyeceğini, gitse de derslerinden verim alamayacağını söyleyip “ücretsiz okul yemeği”ne dikkat çekiyorum. Bir çocuğun nitelikli kamusal eğitimden faydalanamadığında okul terklerinin artacağını, bunun da çocuk işçiliği ve erken yaşta zorla evlilikleri tetikleyeceğini anımsatıyorum. Yetişkinler için de çocuklar için de hak, hukuk ve adalet çağrısında bulunuyorum.
Benimle birlikte sivil toplumun da hazırladığı çok nitelikli ve güncel raporlar, hepimize temel gerçeklikleri hatırlatarak, Kemal Özer’in o güzel şiirindeki “küçücük bulutların” güneşi -yani o güzel ve masum çocukluklarını- kapatmadan önce farkına varılması için çaba harcıyorlar.
Emek… Lügat365’e göre; “Bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü. Zahmetli çalışma. Türkçe kökenli olan kelime zahmet, acı ve eziyet manalarına gelen emgek kelimesinden evrilmiştir.”
Çocukların ucuz ve güvencesiz “emgek”i üzerine konuşalım bugün bir kez daha…
Tekstilde Çocuk İşçiliği
Avrupa Birliği tarafından “adil ve sürdürülebilir bir tekstil sektörü hedefi için” finanse edilen Temiz Giysi Kampanyası’nın Şubat 2025 tarihli Tekstilde Kaybolan Çocukluk Raporu, Türkiye’deki çocuk işçiliğinin çarpıcı boyutlarını, verilere ve titiz bir saha araştırmasına dayalı olarak mercek altına alıyor.
Zira tekstil ve hazır giyim sektörü, çocuk emeğinin en yaygın görüldüğü, çocukların zararlı kimyasallarla temas ettiği, uzun çalışma saatlerine maruz kaldığı, kalıcı sakatlıkların hatta ölümlü vakaların görüldüğü alanlardan biri. Büyük moda markalarına üretim yapan küçük atölyelerde, kolayca gizlenebilen ucuz işgücü ihtiyacı, çocukların emeğinin sömürülmesine yol açıyor.
Göçmen ailelerin çocukları da kayıt dışı tekstil atölyelerinde çok düşük ücretlere, sigortasız şekilde çalıştırılıyor. Yapılan saha araştırmaları, İstanbul gibi metropollerdeki bazı dikimhanelerde 11 yaşında göçmen çocukların dahi makine başında olduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye, 27 yıl önce, yani 1998 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 138 sayılı İstihdama Kabulde Asgari Yaş Sözleşmesi’ni; 2001 yılında ise ILO’nun 182 sayılı En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Eylem Sözleşmesi’ni imzaladı.
ILO da Türkiye’nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi de, genel itibarıyla çocuk işçiliğini, “çocukları çocukluklarını yaşamaktan alıkoyan, potansiyellerini azaltan, fiziksel ve zihinsel gelişimlerine zarar veren işler” şeklinde tanımlıyor; çocukların ekonomik sömürüden korunmasını şart koşuyor.
TÜİK’in 2023 yılı resmî verilerine göre, 15-17 yaş aralığındaki çocukların işgücüne katılım oranı yüzde 22,1. Yani neredeyse beş çocuktan biri. Yine TÜİK verilerine göre, Türkiye’de 2023 yılı rakamlarına göre 7 milyon yoksul çocuk var. Türkiye nüfusunun 22 milyonunu çocukların oluşturduğunu düşünürsek, üç çocuktan biri yoksul.
Temiz Giysi Kampanyası’nın raporuna göre, çıraklarla birlikte Türkiye’deki tahmini çocuk işçi sayısı ise 1.312.344. Bu sayı, 2023 yılı için 15-17 yaş grubu çocuklarda belirtilen çocuk işçi sayısı. 759.000’e kayıtlı çırak sayısı 553.344 eklenerek tahmini olarak tespit edilmiş. Bu sayıya kayıt dışı çocuk işçi sayısı dahil değil.
İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi (İSİG) verilerine göre, son 11 yılda, 17’si tekstil ve deri işkolunda çalışırken olmak üzere, 742 çocuk işçi; son 1 yılda ise 0-14 yaş aralığında 22, 15-17 yaş aralığında 44 çocuk işçi hayatını kaybetti. 2025’in başından beri 24 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi. Mayıs ayının ilk üç gününde sanayide iki çocuk daha çalışırken hayatını kaybetti. İş kazalarında yaralanan ve engelli kalan çocuk sayısına dair resmî istatistik ise yok.
İSİG’in üç temel talebi var:
Çocuk İşçiliğinin Temel Nedenleri
Bir çocuk, elinde kalem yerine makas tutuyorsa, okul koridorlarında koşmak yerine atölyelerde iplik çekiyorsa, burada durup düşünmemiz gerekir: O çocuğun hayalleri neden yarım kaldı?
Çocuk işçiliği bir tercih değil, bir zorunluluk. Ve bu zorunluluk, yoksulluğun, eğitime erişimdeki eşitsizliklerin, göçün ve sosyal adaletsizliğin bir sonucu.
O yüzden mesele sadece “çocuklar çalıştırılmasın” demekle çözülmüyor. Çocukları çalışmaya iten dinamikleri değiştirmezsek, yasaklarla sadece sorunun üzerini örteriz.
Bugün........
© Perspektif
