Cam Fanusta Büyüyen Gençlik: Türkiye’nin NEET Birinciliği Üzerine
- MENEKŞE TOKYAY
- 5 Temmuz 2025
Gençliğin yoksulluk ve çoklu yoksunluklarla boğuştuğu tedirginlik çağından geçen bir ülkede “gelecek planı” yapmak, “hayal kurmak” ne kadar mümkün? Oysa gençlik; üretme, keşfetme ve umut etme çağının ta kendisi. Ve bu çağı yoksullukla tüketmek, bireyin de toplumun da potansiyelini tüketiyor; bizi günbegün eksiltiyor. Nitekim Türkiye’de ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranı (NEET) OECD ülkeleri arasında birincilik seviyesine ulaşmış durumda.
“Bizim zamanımızda gençlik böyle değildi.” Bu cümleyi kim söylemedi veya kim işitmedi ki bugüne kadar? Sanki her kuşak, kendisinden sonra geleni beğenmemekle görevlendirilmiş gibi…
Ama aslında bu yakınma, sadece bir nostalji değil; aynı zamanda bir bellek meselesi. Ve belki de daha çok, anlamlandıramama… Oysa gençliğin değişimi, sadece bir ruh hâli değil; toplumsal yapıdaki değişimin turnusol kâğıdı…
Bugün “Gençler ne istiyor?” sorusu sık sık gündeme geliyor. Ama bu soruya yüzeyden verilen her yanıt, meseleyi sığlaştırıyor. Çünkü gençlerin ne istediğini anlayabilmek için önce onların hangi yapısal dönüşümün içinde şekillendiğini görmek ve belki de soruları çeşitlendirmek gerekiyor. Örneğin, bir diğer ismiyle ev genci veya NEET de denen “Ne istihdamda ne eğitimde olan gençler ne istiyor?”
Türkiye’de 2000’li yılların başından bu yana derin bir toplumsal dönüşüm yaşanıyor ve bu dönüşüm hâlen devam ediyor. Tarım toplumundan kopuş, dijitalleşmenin yükselişi, yükseköğretimin kitleselleşmesi ve kent yaşamının yaygınlaşması, gençlerin hem dünyayla hem de kendileriyle kurduğu ilişkiyi de, değer sistemlerini de, deneyimleri de temelden değiştirdi.
Gençlik dediğimiz dönem, hem hayal kurmanın hem de hayata atılmanın eşiğidir. Ama Türkiye’de giderek daha fazla genç, bu eşiği geçemiyor. Ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranı (NEET) OECD ülkeleri arasında birincilik seviyesine ulaşmış durumda. TÜİK verilerine göre, Türkiye’de ne eğitimde ne istihdamda yer alan gençlerin oranı yüzde 23.
İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) son raporu, bu tabloya sadece rakamlarla değil, gençlerin sesiyle de ayna tutuyor. Ve bu aynadan yansıyan manzara, hepimize ait.
İTO, NEET tanımına bir boyut daha eklemiş: “Ne eğitimde ne istihdamda ne de yetiştirmede” (NEİY) olan gençler… Yani sadece okulda ya da işte olmayan değil; aynı zamanda hayata dair bir hedefi, yönü, rehberliği bulunmayan bir kuşaktan söz ediyoruz. Kısacası, yolun dışına itilmiş, sistemin dışına düşmüş bir gençlikten…
Bu gençler ne hayal kurabiliyor ne de bir gelecek planı yapabiliyor. Anlam kaybı yaşıyorlar. Geleceğe dair bir hikâyeleri yok. Mevcut hikâyeler de sönümleniyor. Çünkü ne sistem onlara güven veriyor ne de aileler özgürlük. “Ailem benim en güçlü işsizlik sigortam” diyen bir genç, aslında binlercesinin ortak duygusunu özetliyor. Aile desteği değerli elbette ama bu destek, birey olmanın, karar alma becerilerinin ve sorumluluk üstlenmenin önüne geçtiğinde bir tür “görünmez pranga”ya dönüşüyor. Batı’da bu nesle, eğitim süreçlerini geçirdikten sonra aile yanına döndükleri için “bumerang nesil” denmesi, hatta Japonya’da “parazit bekârlar” gibi tartışmalı bir benzetmeye konu olmaları da biraz bu yüzden…
Bugün 25-29 yaş arasında olan gençlerin yaklaşık yarısı üniversite mezunu. Bundan 10 yıl önce bu oran dörtte bir bile değildi. Zaten başımızı nereye çevirsek yeni bir tabela üniversitesine çarptığımız düşünüldüğünde, bu sayılar şaşırtıcı da değil.
Ama bu eğitime katılım artışı, istihdamla paralel gitmedi ve gitmiyor da. Üniversiteler çoğaldı, diplomalar dağıtıldı, kepler fırlatıldı; ama iş piyasası, gençleri karşılamaya hazır değildi. İşgücü piyasasının talep ettiği beceriler ile alınan eğitim arasındaki uçurum da arttı. Nitelikli bir eğitim alan gençler, düşük ücretli ve vasıfsız işlerde çalışmak zorunda kaldılar veya imkânları/cesaretleri olduğu sürece beyin (ve kalp) göçüne yöneldiler. Sunulan ücretler, yaşam giderlerini karşılayamaz hale geldi.
Diplomalar, sınıf atlamanın değil; hayal kırıklığının belgesi hâline geldi. Bu da milyonlarca genci bir tür “direniş biçimi” olarak NEET kavramının “zorunlu konfor alanı”na itti.
........© Perspektif
