menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

MİT’in Stratejik Yeni Konumu

16 7
15.07.2025

Türkiye’nin Kürt meselesine yaklaşımında MİT’in oynadığı rol, modern devletlerde istihbarat kurumlarının geçirdiği evrimin bir mikrokozmosu mesabesinde. Operasyonel derinlik ekseninde şekillenen bu dönüşüm, kurumu hem masa başında hem sahada belirleyici kıldı. Böylece MİT, Türkiye’nin hem terörle mücadelesinde hem Kürt çözümünde stratejik vizyonu temsil eden merkezi bir aktöre dönüştü.

21’inci yüzyılın güvenlik mimarisi, yalnızca askerî caydırıcılıkla değil, bilgi, zamanlama ve stratejik diyalogla kurulan yeni bir devlet aklı gerektiriyor. 2010’lu yılların başında umut vadeden bir toplumsal vizyona dönüşen, bugünlerde ise “Terörsüz Türkiye” ifadesiyle anılan Kürt sorununa çözüm arayışı ise bu devlet aklının belki de en somut uygulama alanı. Bu sürecin görünen siyasi aktörleri kadar, görünmeyen fakat belirleyici olan kurumsal aktörü ise Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT).

MİT, sadece bir güvenlik aygıtı olarak değil, kriz yöneten ve inisiyatif alan bir yapı olarak da bu sürecin motor gücü haline geldi. Bu bağlamda, proaktif istihbarat ve istihbarat diplomasisi kavramları etrafında yeniden şekillenen MİT, “Terörsüz Türkiye” idealinin hem mimarlarından biri hem de yürütücüsü olarak analiz edilmelidir.

“Terörsüz Türkiye”: Jeopolitik ve Siyasi Vizyon

“Terörsüz Türkiye” ifadesi, sadece silahların susması değil, yapısal reformların da ortaya konulması anlamına geliyor. Bunun için siyasetin, olabilecek en yüksek mutabakatla bu arayışa sahip çıkması önemli. Şimdiye kadar, çözüm önündeki en büyük engellerden biri olarak gösterilen Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) ve onun lideri Devlet Bahçeli’nin bu sürece en yüksek perdeden sahip çıkan aktör haline gelmesinin ardında yatan teknisyenlikte, bizzat MİT ve teşkilatın başkanı İbrahim Kalın’ın da önemli rolü olduğu kulislerde konuşuluyor. Bu çerçevede MİT’in rolü sadece istihbarî operasyonlarla değil, sürecin “siyasi mühendisliğiyle” de tanımlanır hâle geliyor. Elbette bu durumda iç siyasi dengeler kadar dönüşen jeopolitik denklem ve artık neredeyse “hayati” hâle gelmeye yüz tutan güvenlik riskleri de rol oynadı.

Çözüm arayışlarıyla, silah bırakması beklenen PKK’nın, özellikle Suriye’de kendisini de aşacak bir boyuta evrilmesi ve bölgesel/küresel güçlerin etki alanına girerek oradan bir daha çıkmama ihtimali, güvenlik birimlerinin tehdit değerlendirmesi listesinin baş sıralarındaydı. Stratejik istihbarata yoğunlaşan MİT, kısa vadedeki bu tehdidi bertaraf etmek için alanı sadece izleyen değil, sahayı dönüştüren bir aktör olarak devreye girdi. Bu noktada MİT’in çözüm sürecindeki rolü, örgütün silahlı kapasitesini sınırlandırmakla kalmadı, aynı zamanda siyasi çözümün önündeki engellerin aşılmasına katkı sundu. MİT, gerek Kandil hattıyla sürdürülen temaslarda gerekse Oslo ve İmralı görüşmelerindeki teknik koordinasyonda, sadece aracı değil, süreç mimarlarından........

© Perspektif