menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İkiyüzlüyken Çok Çirkinsin Türkiye!

10 0
18.09.2025

İsrail, Gazze’ye kara harekâtı başlattığını açıkladı ve kimseden ses seda çıkmadı. Zaten ölüyordu Gazzeliler, bombalarla, açlıkla. Gazzelilerin ölümü normalleşmişti de dünya açısından, onlar kara kafalıydı ve gündeme gelmeleri için, on binlerce kez ölmeleri gerekirdi.

Öncesinde de dizi izler, bilgisayar oyunu oynar gibi takip ediyordu herkes Filistin’in acılarını, İsrail’in ABD destekli Gazze soykırımını. Sonra sosyal medyada paylaşılan gerçek görüntüler, parçalanmış çocuk bedenleri, yanmış insan cesetleri, açlığın bedenlenmiş halleri, empati yoksunu simülasyon temsillerin dördüncü duvarını az da olsa yıkabildi.

Gazze’deki soykırım; ABD’nin 2. dünya savaşı sonrası sosyalizm tehdidine karşı oluşturduğu bir kurum olarak, belirlenmiş sınırlarının dışına çıkamayacağını her geçen gün bir kez daha ispatlayan Birleşmiş Milletler tarafından dahi kabul edilir hale geldi.

Bakın; on binlerce ölümün ve Gazze’deki vahşetin, sosyal medya aracılığıyla dolaşıma sokulması sonucu ancak, soykırım kabul edildi. Çünkü artık herkes görüyor ve yaşananların adına soykırım diyordu.

İnsanın insanlıktan çıktığı bu rezil tabloyu, 90’larda yaşanan Bosna savaşında da gördük biz. Savaşın başında dünya televizyonları Bosna’dan canlı yayın yaparken, tüm dünyadan yardım isteyen Bosnalılar, yardım edileceğine gerçekten inanıyorlardı. Fakat Sırpların katliamları, seri tecavüzleri ve soykırım o derece sterilize edilip sunuldu ki kamuoyuna, neredeyse çekirdek çitleyerek izledi yaşananları insanlar ve kimse gerçek acıların farkına varamadı.

Dünya devletleri ise her zamanki gibi sadece çıkarlarının peşindeydi. Kime neydi ki vahşete uğrayan, katledilen insanlardan.

Yıllar geçti ve Bosnalılar artık onlara doğrultulan kameralara konuşmamaya, hatta yüzlerini çevirmeye başladılar. Çok iyi anlamışlardı ki tek başlarınalardı, yalnızlardı; yaşarken de, acı çekerken de, ölürken de.

Gazze’deki soykırım görünür hale gelince bu defa sistem, onu hızlıca tüketim nesnesi haline getirdi ve çarklarına angaje etti. Madem ortada bir soykırım vardı, öyleyse artık ona karşı çıkmak bir prestijdi. Şaşaalı şovlarda, ödül törenlerinde, kırmızı halılarda Filistin bayrağı açmak ya da Filistin bayrağının renklerini orada burada sergilemek, moda haline geliverdi. Aynı Andy Warhol’un Marilyn Monroe konserve kutuları ya da Che baskılı kül tablaları gibi şimdi de Gazze’deki soykırım, bir tüketim nesnesi.

Formül şu: Kim ondan bahsederse prestij kazanacak lakin onun için elle tutulur hiçbir şey yapmayacak. Sanki soykırımın failleri belli değilmiş gibi boşluğa konuşulacak, tepki gösterilmeyecek, aynı dünya liderleri gibi performatif ve monoton bir nakarat sürdürülecek. Filistin bayrakları, rozet, çiçek veya kıyafet haline getirilerek pazarlanacak ama Gazzelilere hiç kimse yardım etmeyecek. Soykırımı engellemek için kimse elini taşın altına koymayacak. Onlar ölürken sadece ekranlarda, Gazze’de soykırım var, denilerek pozlar verilecek.

İşte bu kadar mide bulandırıcı bir dünyada yaşıyoruz. Aynı Bosnalılar gibi kaderlerine terk edilmişler, yaşarken de, ölürken de yalnızlar Gazzeliler. Artık parçalanmış çocuk videolarına, yanmış insan bedenlerine de alıştırıldı kamuoyu. Herkes bu görüntülere normalmiş gibi bakıp geçiyor ve çok daha fazlası talep ediliyor tepki göstermek için. Eşik git gide yükseliyor.

Ve gerçek, kendini yine ve yeniden daha çıplak göstermeye........

© P24