Uzaylıların mirası mı Mu kıtası dili mi: Türkçedeki saklı gerçek
Türk dili üzerine aşırı iddialar ve işin gerçeği… Hangi organımızla düşünürüz? Hangi organımız kişiye “benim” dedirtir? Bunu ilk bilen Türkler olmalı. Çünkü bu kavrayışı sadece Türkçede görüyoruz. Aşırı iddialar derken… Örneğin Türkçe on binlerce yıl önce gezegenimizi ziyaret eden uzaylıların bize bir mirası mı? Yoksa yirmi bin yıl önce toplanan bir bilim kurulunun oluşturduğu üst dil mi? Belki de batık ülke Atlantis’in (ya da Mu Kıtası’nın) iletişim kodları? Her birini savunan veya bunların hepsini topluca savunanlar var. Bunları anlatan yazarlar var.
Az buçuk dil bilimden anlayan ve öteki dilleri de bilenler Türkçenin kısa ve kesin ifade zenginliğine hayran kalmadan edemiyorlar. Gerçekten bir bilim kurulunun icadı gibi görünen matematiğini öve öve bitiremiyorlar. Ben de yazmıştım: Konudan anlıyorsanız ve nesnel bakabiliyorsanız Türkçenin yanında felsefe dili olarak bilinen Almanca, edebiyat dili olarak bilinen Fransızca, bilim dili geçinen İngilizce Tarzanca gibi kalıyor. Neden? Çünkü hepsi Türkçeye göre çok yeni ve daha kötüsü karma, kreol diller. Bunun örneklerini uzun yazmıştım.
Evet ve fakat savlarımız, iddialarımız kanıta dayanmalı. Somut ve belgeli olmalı. O yüzden “uzaylı dilini”, “bilim kurulunu”, “kayıp batık kıtayı” geçelim… Bilimden, mantıktan, dilbilgisinden yürüyelim.
İNSANDA HANGİ ORGAN DÜŞÜNCEYİ VE BENLİĞİ OLUŞTURUR?
Dünyaya 3 bin yıl önce geldiğinizi varsayın. Hangi organınızla düşündüğünüzü, hangi organınızın “benim” dedirttiğini bilebilir miydiniz? Hayır, bilemezdiniz. Sadece tahminde bulunurdunuz. Tahminleriniz de büyük olasılıkla yanlış çıkardı. Üstelik bu konuda toplumda bir fikir birliği sağlayamazdınız.
Örneğin koskoca Aristo’ya göre düşünen organımız kalptir. Beyin ise bedenin sadece klima cihazıdır. Burnundan da su akıtır, doğru sanki… 17. yüzyılın büyük düşünürü Dekart’a göre, hani şu “Düşünüyorum, öyleyse varım” diyen büyük adam… Düşünen organımız, ruhun merkezi pineal bezdir. Yani beynin içindeki bir hormon bezi, uyku işlerinden sorumlu. Az çok tutturmuş. Beynin sadece algıladığını, fakat düşünemediğini yazar Dekart. Belki de haklıdır. Bu durumda “Uyutulup duruyoruz,........
© OdaTV
