Bunlar CEO mu Devlet Başkanları mı?
Bir zamanlar “devlet adamı” denilen bir figür vardı. Halkın önüne çıktığında, sözleri yalnızca kişisel hırsların ya da sermayenin çıkarlarının değil, bir bütünün, bir kamusal tahayyülün yankısıydı. Ulusun geleceği adına konuştuğunu hissettirirdi, en azından öyle görünürdü. Bugün o figür neredeyse tarihin sayfalarında bir hatıra olarak kalmış durumda. Yerine geçenler, daha çok bir şirket toplantısında “çeyrek dönem kâr raporu” sunan yöneticileri andırıyor. Kamu yararı, artık eskimiş bir jargon gibi; onun yerini “yatırım fırsatları”, “rekabet avantajı” ve “küresel vizyon” aldı.
Artık siyaset sahnesinde gördüğümüz devlet başkanları, başbakanlar, bakanlar; bir ülkenin kaderini temsil eden öznelerden çok, küresel bir pazarda vitrine çıkarılan ürünlerin satış müdürlerine benziyor. Eskiden kapalı kapılar ardında lobi faaliyetleriyle yürütülen ilişkiler, şimdi tüm açıklığıyla, neredeyse bir televizyon gösterisine dönüşmüş durumda. Hükümetler, ulusların kaderini tartışmaktan çok, şirketlerin yatırım kararlarını etkileyecek bir dille konuşuyorlar.
ABD’de Donald Trump bu yeni tipolojinin en çarpıcı örneklerinden biri oldu. Oval Ofis’in dili, iş dünyasının doğrudan pazarlama diliyle birleşti. “America First” söylemi kulağa ulusal çıkarların kutsanması gibi gelse de, çoğu kez küresel sermayenin kâr hanesini koruyan bir ambalaj........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein