Sofya'da üstü örtülen gerçekler
Sofya'daki maçta top, ikinci yarıda yağ gibi aktı. İlk yarıdaki tutukluk, ikinci 45'te yerini istekli ayaklara ve berrak zihinlere bıraktı. Bulgaristan karşısında alınan 6-1'lik galibiyet, İspanya maçında yediğimiz altı golün ağırlığını tamamen silemedi belki, ama kaşıntıya bir merhem sürdü. Şimdi gözler Gürcistan maçında. Kazanırsak, Dünya Kupası’na giden çetin yolda play-off bileti için en güçlü aday olacağız.
Ancak Bulgaristan maçı bir referans olmamalı. Yeni teknik direktör, yeni oyuncular, dağınık bir yapı. İlk yarı kapandılar, çıkarken birkaç deneme yaptılar. Daha becerikli olsalar devreye 1-1 girmek bile zor olabilirdi. Bulgaristan ve İspanya maçının ortalamasını almak gerekiyor. İspanya, her hızlı atakta kalemize saplanan bir ok gibiydi.
2.7 gol beklentisinden 6 gol yiyen, bir o kadarından kurtulan bir takımdan söz ediyoruz. Futbol böyle bir oyun. Elini veren kolunu kaptırır. Kaldı ki İspanya şu an gezegendeki en iyi milli takımlardan biri. Belki de en iyisi. Ama mesele onlara yenilmek değil. Mesele, bu yenilgiden ne çıkardığımız.
Dünya Kupası dediğin düğün salonu değil. Davetiyen varsa içeri girersin ama oynayacağın oyunu bilmiyorsan düğünde sandalye bile bulamazsın. Yani İspanya belki bir istisna ama, sahada benzerleriyle karşılaşacağımız garanti.
Bizim memlekette futbol konuşmak, yağmurda yürümek gibi. Yağarsa ıslanırsın, hava açarsa güneş altında kurursun. Bir gün yerin dibine girersin, ertesi gün göklere çıkarsın. Bulgaristan galibiyeti sonrası övgüler yağmur gibi........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Andrew Silow-Carroll
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon