Yanan sadece ormanlar değil
Yusuf Kanlı
Bu yıl yanan ormanlar değil yalnızca. Yürekler yandı, içimiz kavruldu, geleceğimiz gözlerimizin önünde kül oldu.
Bu yaz mevsim normallerinin çok ötesinde bir sıcaklıkla geldi. Meteoroloji uyardı, bilim insanları yıllardır sesleniyor zaten: İklim değişti. Ama değişmeyen bir şey var: İhmaller. Gerekli adımlar atılmadıkça doğanın dilinden anlamayı da, felaketlere hazırlıklı olmayı da öğrenemedik. Her yaz olduğu gibi bu yaz da geç kalındı. Ama bu kez çok daha ağır bir bedel ödedik.
Yitirdiğimiz gençlerden biri Bayram Eren Arslan’dı. Sadece bir görevli değil, bir evlattı. Hürriyet’in Ankara Bürosu’nda birlikte çalıştığımız Gürsel Arslan’ın oğluydu. Henüz hayata yeni adım atmışken, alevlerin içinde yaşamı söndü. Yazması kolay değil, acıyı tarif etmek hiç değil. Ama susmak, bu kaybı sadece doğanın değil, insanlığın da suçu gibi kabullenmek demektir. Ve biz buna razı olamayız.
Bayram’ın kaybı, 2025’in yüreğimizde bıraktığı en keskin izlerden biri oldu. Onunla birlikte görev başındaki 9 kişi daha Eskişehir Seyitgazi’de can verdi. Türkiye genelinde ise en az 12 can gitti bu yangınlarda. Ormanlar değil, umutlar da kül oldu.
Resmî raporlar, bu yaz 3.181 yangın çıktığını söylüyor. Bunların 1.351’i ormanlık alanlarda, kalanı yerleşim bölgelerinde. Sadece son 10 gün içinde 761 yangın kaydedilmiş. Düşünebiliyor musunuz? Günde ortalama 76 yangın. Bu tabloya bakınca ortada bir afet değil, bir alarm sistemi çöküşü, bir hazırlıksızlık krizi olduğu netleşiyor.
Yanan alan miktarı ise ürkütücü: 80 bin hektardan fazla. Sadece İzmir’de 26 bin hektar. Yanıp kül olan 311 konut, 50 ahır, 4.175 arı kovanı ve binlerce hayvanın ötesinde yanan şey, insan emeği ve doğanın bin yıllık birikimi.
Yetkililer her seferinde “rekor müdahale”den bahsediyor. Uçaklar, helikopterler, kara araçları ve binlerce personel. Ama biz şu soruyu sormaya devam edeceğiz: Bu kadar müdahaleye rağmen neden her yıl aynı manzara yaşanıyor? Neden yangın öncesinde önleyici hiçbir etkili politika uygulanmıyor?
Her seferinde “yangına müdahale ettik” diyenler, neden yangını önlemeyi düşünmez? Hani yıllar önce “itibardan tasarruf olmaz” diyerek kurulan filolar nerede? Neden yangın söndürme uçağı almak hâlâ lüks sayılıyor? Devletin görevi yangın sonrası taziye mesajları yayınlamak değil, yangının çıkmasını engellemektir.
Cumartesi öğleden sonra başlayan Bursa Nilüfer’deki yangın, ormanların şehir yaşamına ne kadar yakın olduğunu bir kez daha gösterdi. Yangın Uludağ eteklerine kadar yayıldı, kısa sürede kontrol altına alındı ama geride bıraktığı tahribat göz ardı edilemez. Doğanın bir uyarısıydı belki ama biz yine anlamayacağız.
Bursa’daki yangın, İzmir ve Bilecik’teki felaketlerin ardından üçüncü büyük yangın olarak kayıtlara geçti. Artık yangınlar mevsimlik değil, süreklilik kazanan bir risk unsuru. Ve biz hâlâ yangınla mücadelede günü kurtarmaya çalışıyoruz.
Türkiye bu yangınlarla tek başına yüzleşmiyor. 2025 yılı, küresel yangın krizinin yılı olarak tarihe geçti. Kaliforniya’da 28 kişi hayatını kaybetti, zarar 250 milyar doları buldu. Kanada, Şili, Fransa, Japonya, İsrail ve Suriye’de de binlerce........
© Muhalif
