Abluka
Can Baydarol
Her yılın sonunda gelmekte olan yılla ilgili “neler oldu?”, “neler olacak?” türünden yazı yazmak kaçınılmazdır. Yazılar genellikle geçmiş yıldaki olumsuzlukları ön plana çıkartır, gelecek yılla ilgili olarak da, mevcut koşulları dikkate alarak ve biraz da yazarın dünyaya, içinde yaşadığı bölgeye ve ülkesine bakış açısına göre “ihtiyatlı bir karamsarlık” ya da ihtiyatlı bir iyimserlik” içinde sonuçlandırılır. Bu satırların yazarı temeldi naif çizgisini koruyarak tercihini hep ihtiyatlı iyimserlikten yana kullanmış, ne yazık ki karamsarlar her defasında kendisini ağır yenilgilere uğratmıştır. Her ne olursa olsun umut tükenmemeli, Umudun olmadığı yerde yenilgiyi kabul etmiş oluruz mantığı ile gelelim 2025’in son haftalarının bize bıraktıklarına ve nasıl bir 2026’ya başlayacağımıza…
Şu an için algımızı bu yazının başlığı özetliyor. Son birkaç hafta yaşadıklarımızı düşünün. Bir savaş alanı olmasını asla arzu etmediğimiz Karadeniz’de Türk münhasır ekonomik bölgesinde, hatta karasularında vurulan Rus gemisi, Ukrayna karasularında vurulan Türk gemileri, Ukrayna gemileri, Türk hava sahasından sızan, düşürülen ya da düşen kaynağı meçhul dron ve insansız hava araçları (İHA). Birileri bize bir mesaj mı veriyor? Mesaj ayağını denk al ile buyur sen de savaşa katıl noktasında mı?
Mesajı daha iyi okuyabilmek için galiba Rusya-Ukrayna savaşındaki gidişatı daha yakından mercek altına almak gerekiyor. Bu satırları kaleme alırken Trump-Zelensky görüşmesinin yeni yıldan önce yapılmasının beklendiği, bu görüşmeden Zelensky tarafından pozitif beklentiler olduğu haberleri dolaşıma sokuldu. İyimser tarafımız inşallah öyle olur diyor, kötümser tarafımız konuya frene basarak yaklaşmamız gerektiğini söylüyor.
20 küsur maddeden oluşan Trump barış planı 20 maddeye düşürülmüş vaziyette. Yaklaşımlara göre taraflar 20 maddenin yüzde 90’ında anlaştılar. Peki geride kalan yüzde 10? En can alıcı ve savaşın gerçek nedenini çözmeye yönelik bu yüzde 10 üstünde iyimser olmalı mıyız? Hele şu Trump-Zelensky görüşmesi gerçekleşsin, anlayacağız. Tabi bütün bu olup bitenin ardındaki nadir toprak elementleri meselesini de unutmadan. (Bu arada dünyanın en önemli nadir toprak elementlerinin Türkiye’de olduğunun kaydını da düşelim!)
Peki Rusya ile ABD arasında Ukrayna barışı için yapılan bu girişimler içinde AB’nin yeri nerede? Barış planlarına (ya da müzakerelerine) katılmak isteyen AB ülkelerinin Trump tarafından sürekli aşağılandıklarına yıl boyunca tanıklık ettik. Peki müzakerelere katılmak isteyen AB ülkelerinin başta Almanya olmak üzere, bir barışı arzu ettikleri gibi bir yanlış algıya gerek var mı? Söylemle gerçekler örtüşüyor mu?
Son aralık AB zirvesinde Avrupa’daki Rus varlıklarını (yaklaşık 210 milyar Euro) dondurup Ukrayna’ya aktarmak projesi, başta Belçika’nın bankacılık sistemine olan güveni kaldıracağı endişelerine dayalı itirazları nedeniyle hayata........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Tarik Cyril Amar