AÇLIK NE YAMAN ÖLÜMMÜŞ
Her ne kadar 5-6 yaşlarındaki “Tekne orucu”ndan tutun da bu yaşa kadar oruç tutmuş olmakla beraber “Açlık ne menem şeymiş?” veya “Açlık ne yaman ölümmüş!” diyebileceğim bir açlık hiç yaşamadım. Ama Gazze öğretti… açlığı, susuzluğu, evsiz-barksız yaşamayı, en önemlisi de imanı/Allah’a güvenmeyi, takvayı/Allah için sorumluluk ve duyarlılığı ve de Allah’a mutlak teslimiyeti…
İnsan aç kaldığında vücut kendi içinde çözüm arar. İlk önce karaciğer depoladığı şekeri kana verir ki, kan şekeri düşmesin. Ama bu da 1-2 günlük çözümdür. Ardından vücut kendi yağlarını eriterek enerji üretmeye başlar. Böylece beden kendi kendini yer bitirir; zayıflama ve halsizlik baş gösterir ve hareket etmek zorlaşır. Ama asıl problem, vücut yağları bitince başlar. Sıra kasların erimesine gelmiştir. Kol, bacak ve kalb kasları eriyerek vücut kendine enerji üretmeye çalışır. Aslında içten içe insan kendi kendini yakıyor, eritiyor, tüketiyor ve genel ağrılar başlıyor. Artık kaslar erimiş, organlar zayıflamış ve bağışıklık sistemi çökmüştür. En basit virüs bile ölümcül olmaya yetip artmaktadır. Bu noktada insanın gözyaşı kalmadı ki ağlayabilsin, dil çatlar, dudak yarılır, deriler buruşur ve tırnaklar kararır. Bütün bu erimeler, sadece beden organları içindir; beyine enerji göndermek ne mümkün? Bundan dolayı da artık düşünemeyiz, adımızı unuturuz, sevdiğimizi tanımayız........
© Mir'at Haber
