İÇ DÜNYAMIZI NASIL İNŞA EDİYORUZ?
İÇ DÜNYAMIZI NASIL İNŞA EDİYORUZ?
Atalarımızdan aldığımız belli bir potansiyelle dünyaya geliyoruz. Bedenimizin zaman içinde gelişmesi gibi iç dünyamız da zaman içinde oluşuyor. Bedenimiz aldığımız gıdalarla nasıl gelişimini tamamlıyorsa iç dünyamız da çevreden aldığımız kültürel etkileşimle varlık kazanıyor . Önce ailemiz, onlardan görüp işittiklerimiz, taklit yoluyla öğrendiklerimiz ve ailemizle kurduğumuz ilişkiler bizim iç dünyamızın temellerini oluşturuyor. 5-6 yaşlarına gelinceye kadar bize bakım veren insanların etkileri, karakterimizin şekillenmesinde çok önemli rol oynuyor. Daha bebeklikte anneyle kurulan sevgi ve güven ilişkisi, babanın desteği ve disiplini bizim hayatın güçlükleri karşısında nasıl duracağımızı büyük ölçüde belirliyor. Eğer bize bakım veren kişilerle güvene dayanan bir bağ kurmuşsak yetişkin olduğumuzda da kendimizi değerli buluyor ve başkalarına da güveniyoruz. Bunun tersi durumlarda ise güvensiz ve kendine değer veremeyen bireyler yetişebiliyor.
Her insan özeldir, hatasıyla eksiğiyle toplumda bir ihtiyacı karşılar, ancak kendisiyle barışık, güvenen ve güvenilen, üretken, mutlu bireylere toplumun daha çok ihtiyacı vardır. Konuyla ilgili Fârâbî’nin görüşlerinden istifade ediyoruz. Ona göre, her varlık yaratılışına en uygun, en yüksek mükemmelliği gerçekleştirmek için yaratılmıştır, insana has olan en yüksek mükemmellik ise mutluluktur, insanın gayesi de bunu elde etmektir. Fârâbî’nin sözünü ettiği mutluluk anlayışı ise dünya ve ahiret saadetini kapsar.
“Fârâbî, bireye mutlu bir hayat sunup onu topluma faydalı hale getirmek için üç aşamalı bir görev dağılımı öngörmektedir. Aile içerisinde bebeklikten okul dönemine kadar ilk vazifenin aile reisine düştüğünü, sonraki aşama olan çocukluk ve gençlikteki eğitim ve öğretimin öğretmenlerin sorumluluğunda bulunduğunu ve nihayet toplumun bütününün eğitiminden de devlet başkanının sorumlu olduğunu kabul etmektedir. Devlet başkanın sorumluluğu gerekli okullaşmayı yapması öğretmenler ve eğitmenler yoluyla toplumun bütününün eğitilmesini sağlaması olarak anlaşılmalı. Öğretmen veya eğitmenler çocuk ve gençlerin kabiliyetlerine göre, eğitim almalarına öncülük etmelidirler. Böylece yeteneklerine uygun, sevip benimsediği iş kollarında çalışan gençler, huzurlu ve mutlu olurlar . Kişilikli, huzurlu ve mutlu bireylerin oluşturduğu toplum da huzurlu, erdemli ve mutlu olacaktır. Erdemli insanların bir arada bulundukları toplum, aynı zamanda mutlu toplumdur.”
Fârâbî, erdemli toplumun özelliklerini sayarken toplumda bulunması gereken özelliklerin ilk sırasına sağlam bir Allah inancını koymuştur. Sağlam bir Allah inancı toplumun ve bireyin hayatına düzen getirir, yön verir, insanların barış içinde yaşamalarını sağlar. İnançlarımız iç dünyamıza rengini verir, düşünce ve duygularımızı, kararlarımızı, alışkanlıklarımızı etkiler, dolayısıyla kaderimizin şekillenmesinde inançlarımızın önemi göz ardı edilemez.
İç dünyamızın gelişim, oluşum ve dönüşüm süreci bir ömür sürer. Bu süreçte dış tesirler ne kadar........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon
Constantin Von Hoffmeister
Mark Travers Ph.d