menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Felsefi Düşünmenin Neliği Üzerine

12 1
11.11.2025

Felsefi Düşünmenin Neliği Üzerine…

Felsefi düşünmeyi, salt belirli bir felsefe ile sınırlandırarak düşünmeye yönelik tepkisel bir tavır geliştirmek, üçüncü dünya ülkeleri ve müslüman ülkelerin yeni aydınlarında açığa çıkan bir olgu olarak öne çıkmaktadır. Din ve dini düşünceye yönelik tepkisel bir tavır üzerinden, felsefeye davet etmenin kendinde içkin bir tutarsızlığı da ayrıca belirtmekte yarar var. Din, salt kendisi olarak aşkın bir karaktere sahiptir. Felsefe ile din aynı kaynağı farklı epistemik zeminler üzerinden okumaya çalışmayı içermektedir. Salt, şüphe üzerinden veya görelilik algısının bütün bilişsel zeminlere yöneltilerek elde edilmiş, bilinemezcilik gibi bir olguya dayanarak dine yöneltilmiş saldırıların hakikat bağlamında bir karşılığı olmadığı bedihidir.

Felsefi düşünme; anlam, değer, aşkınlık, yaratıcı ve yaratılış ile yaratılmışlar arasındaki denge, ilişki ve irtibatın neliği meselesinde olgular üzerinden ilkelere mebni bir zihni çabadır. Bu çabayı, metafizik ilkeler üzerine bina edebileceğiniz gibi, tecrübe ve deney üzerine ya da akli ilkeler üzerine de bina edebilirsiniz. Her ilkenin kendisine göre negatif veya pozitif bir boyutu olduğu bedihidir.

Vahiy, insana, tefekkür, tedebbür, tezekkür, teemmül ve taakkul üzerinden düşünmeye davet eder. Bu temel gerçeği görmeden dine yöneltilmiş eleştirinin illa ki İslam ve düşünce zeminine yöneltilmiş eleştirinin hakikat bağlamında bir karşılığı olmayacaktır. Felsefi düşünce derken, modern felsefi düşünceye atfen bunu yapanın ise görelilikten kurtulma şansı yoktur. Bu konuda yapılan bütün çalışmalar bize şunu göstermiştir ki; akıl, deney gözlem, bilimsel veriler veya tarih çalışmaları, asla kesinliğe ulaşmış ve evrensel ölçekte kabulü sağlanmış bir bilgi sunamayacaktır. Bilim ve akıl üzerinden elde edilen bilgi ve bakış ise yine kendi yönteminin sınırları ile kayıtlı kalacak ve bize hakikat bağlamında kesin bir düşünme sunamayacaktır. Ama din, vahiy üzerinden, hakikat üzerine derinlikli bir düşünme ameliyesi sağlayacak temel ilkeler sunmaktadır. Bu temel gerçeği görmemek, din ve dini düşünce ve usul üzerine yeterli bir bakışa sahip olunmadığını göstermektedir.

İnsan, yaşam ve anlam üzerine derinlikli bir düşünmenin gerçekleştirilmesi için onları kuşatan zemini de dikkate alan bir bakışın inşası kaçınılmaz olmalıdır. Hakikat kavramını ve içeriğini de salt seküler bir bilgi üzerine kurarak hakikat üzerine konuşulacağını belirtmek, düşünme ameliyesi denilen şey ile doğru bir irtibatın yokluğuna delalet eder. İnsan, kendi başına anlaşılabilecek bir olgusal zemine sahip değildir. İnsan var ise, onu var kılan şeyin kendisi, şartları ve bu şartları hazırlayan Gücün kendisi üzerine de düşünmeden insanın hakikati konusunda bir fikir elde etmenin mümkün olmadığı bilmek şarttır. Aynı şey anlam içinde geçerlidir. Anlam, varlığın, varoluşun ve ilişkiler ağının dışında ve onu........

© Mir'at Haber