Bir buradan bir Amerikadan bunlar bizim hikayelerimiz
SAPLARI (sonra) NE YAPARLAR? BODUN DİYE YAKARLAR!
“Ey hemşeri, sakın kesme!
Yaş ağaca balta vuran el onmaz.
Na kütükler ‘Nice yıldır kervan gelmez, kuş konmaz.’
Bunları kes, o baltanla çürümüş ağaçları yere ser.”
İlkokul çocuklarına hitap eden şair Mehmet Emin Yurdakul’un bu mısralarını okuyarak ağaç ve orman konusunu anlatmaya başlardı öğretmenlerimiz.
O çocukluk çağımızdan kulaklarımızda kalan bir efsane daha vardı: Kesilmesi gerekli görülen yaşlı ve çürümüş ağaçlar için ormana dalan köylüler, baltalarının başını, yani kesici demir kısmını bir bez ile sararlarmış; ağaçlar görüp de üzülmesinler diye.
“Ağaç demiş ki baltaya
Sen beni kesemezdin ama
Ne yapayım ki sapın benden
Bak şu ağacın bilincine sen
Ölen ben, öldüren benden.”
Ruhi Su’nun seslendirdiği bu deyişte ise, Yurdakul şiirinde ve köylü efsanemizdeki balta vurgusunun aksine, sap suçlanmaktadır.
Kesen, yere seren, öldüren baltanın demir kısmı olmasına rağmen, hedefe konan, ah edilen yer, baltanın ağaçtan alınan kısmıdır.
“Milli Görüş camiası bizim açımızdan ömrünü bu yolda tüketen çınarlardan oluşan orman gibidir!” Anlatımıyla başlanan fıkra, “Son yıllarda bu ormanda eli baltalı adamlar görüyoruz” tespitiyle devam ediyor ve zulmü, haksızlığı yaşatanların, hatta iftira fiiliyle mevki ve makam sahiplenenlerin masumiyetlerine, yanlışlığı göz ardı edilmiş bir deyimle hüküm veriliyor:
“Milli Görüş camiasındaki çınarların yüzlerinde (ise) baltanın onlara her isabet edişinde acı bir tebessüm beliriyor!
Ve dudaklarından şu kelimeler dökülüyor.
Ne yapalım ki baltanın sapı bizden!”
Millî Gazete’mizin çınarlarından Zeki Ceyhan ağabeyin, 08 Ekim 2025 tarihli ve “Sapı Bizden Olanlar” başlıklı yazısından aldık, şerh düşeceğimiz ya da karşı fikir beyan edeceğimiz bu cümleleri.
Atasözleri ve deyimler sözlüklerinde, sapın sahiplenilmesi, kötülüğün ve nankörlüğün, ki içinde ihanet de vardır; yakınlarından ve yetiştirdiklerinden gelir, izahıyla yazılıyorsa, “Sap bizden” diyenler önce kendilerini mi suçlu ilan ediyorlar? Hal buki ağaçların dallarında “Sap olma” özelliği hep vardır ve olur.
Kıran ve kesenin ağaç kısmını öne çıkararak, demirin yok ediciliğini, imhasını kabul etmemek veya hafifsemekse maksat, fakat nereye kadar?
Baltanın her isabet edişine, acı bir tebessümle karşılık vermeye mi ayarlandık? Ve sapları her halükarda sahiplenmeye mi?
“Bir baltaya sap olmak” deyiminin baskısıyla büyütülenler ya da büyüyenler midir, sap olacakları ve balta adını alacakları demiri bulanlar?
Neden bir........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon
Constantin Von Hoffmeister
Mark Travers Ph.d