Fırsat kollayan gölge: İhanet
İhanet, yüreğin sırtından hançerlendiği andır. Bir dostun yahut dost zannettiğinin tebessümünden dökülen zehir, bir kardeşin omzuna sapladığı bıçak gibidir. Sadakatle örülmüş güven duvarlarının en beklenmedik yerinden çöküşüdür. En yakından gelir; çünkü uzaktan gelenin eli değil, yakındakinin niyeti kanatır insanı. Çünkü ihanetin özü, güvenin kanatılmasıdır.
İnsan, yeryüzüne halife kılınan, inancıyla Allah’a bağlanan varlıktır. Ne var ki; kalbiyle yıldızlara yürüyebilen bu varlık, bazen kendi elleriyle kuyu kazar kendine. Ayetin de buyurduğu üzere, “Aşağıların en aşağısına düşen”yine insandır, çünkü her inişin ardında bir tercihin gölgesi vardır.
Kanaatin sükûnetinden uzaklaşıp ihtirasın çığlığına kulak veren insan, huzuru yitirir; çünkü doyumsuzluk, ruhun çıplak kalmasıdır. Kazandığıyla değil, göz diktiğiyle sınanır insan. Ve ne gariptir ki; sahip olduklarımız değil, göz diktiklerimiz alır elimizdekini. Böylece mülkün sahibi olmak isterken mülkün Sahibine kul olma şerefinden de yoksun kalarak sadece mülkün esiri oluruz.
İhanet, yalnızca bir eylem değildir; bir aklın, bir kalbin ve bir ruhun çürümesi ve çöküşüdür. Dahasını istediği için gönderildiği dünya zindanında akıllanmak yerine hala dahasını isteyerek konumunu daha da aşağıya indiriyor insan.
Lüks tutkusu, ihtiyaçların önüne geçtiğinde; insan, sadeliğin zarafetini unutur. İsraf, sadece servetin değil, ruhun da tükenişidir. Ve bu tükenişin en trajik hali,........
© Milat
