Gazzeli Amir
Gazze yorgun… Her gün biraz daha düşüyor sessizliğin, yıkımın, acının ağırlığıyla. Dört bir yanımızı saran karanlık temaşalar, yüreklere kazınan haber bültenleriyle büyüyor. Akşam ekranlarında, ajanslar yine şehit edilen kadın ve çocukların sayısını bildiriyor.
Gazze’de yıkıntıların üzerinde gezinirken titreyen kameralar ve ayakta durmakta zorlanan muhabirlerin yüzlerindeki tarifsiz ifade, kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir sahneye dönüşüyor. Konuşmalarına gerek yok; halleri, her şeyi anlatıyor. Hâli pürmelalleri ortada…
Ve az ötede, enkazlar arasında bir çocuk… Elinde Kur’an-ı Kerim, sesiyle molozların üzerine umut serpen bir melek gibi… Muhteşem bir makamla okuduğu ayetler, kulaklarımızda değil kalbimizde yankılanıyor. O manzara, gözlerimizi yaşla doldururken, yine de içimizde bir yerlerde umudu diri tutuyor.
Gazze’de son günlerde gördüğüm bir başka görüntü, her şeyden daha çok içimi yaktı. Bu kez etrafta yıkıntı yoktu, ama umutla yoğrulmuş bir yalnızlık vardı. Çıplak ayaklarla çölde yürür gibi tozlu bir zeminde tam on iki kilometre yürüyen küçük Amir, Amerikan yardım teşkilatına ulaşmıştı. Orada Amerikalı bir askerden bir gıda paketi aldı. Belki aldığı aile terbiyesinin belki de hayatta kalma mücadelesinin bir yansıması olarak o askerin elini öpmüştü. Bu, bizim coğrafyamızda yadırganmaz; bir teşekkürün, bir vefanın........
© Milat
