Edibâne Süzülüşler
Hayat seçme, süzme işlemlerinden ibaret belki de. Seçtiklerimiz ya da seçemediklerimiz, hayatımızın kalitesini, iç dünyamızın sıhhatini, selametini belirliyor bir bakıma.
Süzdüklerimizle, şahsiyetimizin rengi, istikametimizi tespit ediyor. Edebiyat da öyle.
Her kitap süzme, hayatı, birikimi; bazen süzülerek nazlanarak gelse de hayal ve ilhamı. Tüm hayatımız romansa da, hayat hikâyelerimiz seçmeler süzmelerdir, kısaltılmıştır. Anlamlı ve yoğun olmak zorundadır. Kitap ailemden biri Edibane Süzülüşler.
Tabii bazen ilham perileriyle bir karış havada süzülür ve yere de çakılabilirsiniz.
Aile yılındayız. Yazı ailesinden bazı “seçme süzmeler” yapacağım. Pembe, yumuşak, naif…
Bir aile öyküsüyle yürüyelim isterseniz. Kahramanımız Cemil Bey fena halde hastadır, iç ve dış sesler de birbirine karışmıştır; uyumak dinlenmek istese de gürültüden bu mümkün değildir. Cemil Bey’e kulak verelim:
“Artık tahammülü kalmamıştı. Sinirleri tepesindeydi. Eğlenmek, gülüp geçmek de mümkün değildi. Bir müddet sesler hafifledi. Gözlerini kapadı. Sevindi. Kızgınlığı âdeta edepsizlere malûm olmuştu.
Fakat.. yanılmıştı. Kulağına az sonra gıcırtıya dönüşecek bir kemanın ince nağmeleri doldu. Herhalde mahallede düğün başlamıştı. Böyle gürültüyle, parlak ilânlarla şipşak evleniyor, bir hışımla da palas pandıras boşanıyorlardı.
Ahali mest, müzikçi takımı coşmuş; cihan başına geçmiş, dönmüş durmuştu.
“Hepsi kafayı bulmuş bre! Ooo mastika mastika!”
Modern düğün mü? Kemanın ne işi var. Allah bilir Romanları tutmuşlardır.
“Hanım koş, bana acıklı bir roman oku! Hıçkırık filan. Yerim seni Nalân.”
Duyuramadı. “Şiimdii uzaklardasıın. Gönül hicranlaaaa, ahh doldu.”
“İnleyen nağmeler ruhumu sardııı”
N’olacak, mutfakta televizyonu açmış, dizi seyrediyordur mutlak.
Takatsiz öfkesi, aslında özüneydi; delikanlılığa güven olmaz, biraz dikkat etmeliydi. Neyse ki düğün rezaleti az sonra kesildi. Daldı.
Fakat. Herhâlde sokağa patırtıcı komşular taşınmıştı.
Yarım saat evvel ki uğultunun, dokunaklı firaklı rüzgâr sesinin yerini, tamirat cızıltıları zırıltıları almıştı. Münasebetsizin biri, duvara çivi çakıyor; matkap elinde kafası dâhil, her yeri deliyordu.
Ahh bir yastığın koynuna girse. Aldığı ilâçlar ters etki mi yapıyordu ne.
Gözlerini ister istemez açtı. Yine envaitürlü sesler çevresini sardı. Karısını çağırdı:
“Hayatım mutfakta kayboldun. Ne âhlar çekmekteyim. Gel beni bir dinle”
“Telgrafın tellerinee kuşlar mı konaarr. İnsan sevdiğine yavrum böyle mi BAKAR.”
Kadın gecikmeden içeri girdi, yatağın başucuna dikildi. Birkaç kilo vermiş Cemil, irice sevimli bir oğlana benziyordu, “Bu aralar nazlıyız” diye düşünmeden edemedi.
“Senin sevdiğin çorbayı karıştırıyordum. Mikserin sesi mi rahatsız etti? Neren uff oldu bakim.” Cemil:
“Duy, göğsümde ne vâveylâlar kopuyor, yüreğim nasıl da heyecanlı çarpıyor. Aşkın kemendi fena halde boynumu sıkıyor.”
Şenay adamın kalbine doğru eğildi, kulağını........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein