menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Önder Özden yazdı: Fakirler neden bizi öldürmüyor?

34 1
30.08.2025

Yakın zamanda, Hindistan üzerine yazılmış, milliyetçi damarı güçlü online bir entriye rastladım. Yazı baştan sona çelişkilerle örülmüştü. Bir yandan yazar, Türkiye’de yaşayan herkesin “Türk” olarak adlandırılması gerektiğini, “Türkiyeli” gibi bir ifadenin asla kullanılmaması gerektiğini savunuyordu. Ulusal kimlik üzerinden mutlak bir birlik talep ediyordu. Öte yandan ise, Hindistanlıların yurt dışında yaşadıkları ülkelere entegre olmadıklarını iddia ediyor, onları en kaba klişelerle tasvir ediyordu: yemekleri kötü kokar, fazla gururludurlar, insanları ikinci sınıf görürler

Buradaki paradoks açık: milliyetçilik hem keskin bir farklılık talep ediyor — “biz Türküz, başkası değiliz” — hem de yurtdışında en iyi entegre olanın yine “biz” olduğunu iddia ediyordu. Dışlama ile içermenin çelişkili dansı… İşte bu çelişkili tablo üzerine düşünürken Manu Joseph’in tuhaf kitabıyla karşılaştım: Why the Poor Don’t Kill Us (Fakirler Neden Bizi Öldürmüyor?).

Joseph, Hindistan’da tanınan bir romancı ve yorumcu. Kitabı akademik bir inceleme değil, daha çok anekdotlardan ve gözlemlerden oluşuyor. Yazar çoğu zaman kolaya kaçarak, sınırları belirsizleşmiş bir ‘woke kültürü’ eleştirisine yöneliyor. Yine de kitabın başlığı insanın zihninde kalıyor: Fakirler, Hindistan gibi bir ülkede bu kadar derin bir eşitsizlik içinde yaşarken, neden zenginleri şiddetle ortadan kaldırmıyorlar?

Joseph, fakirlerin karşısında “biz”in içinden yazarak, farklı yanıtlar öne sürüyor. Bir tanesi korku: Hindistan’ın ceza kurumları acımasızdır ve insanlar karşılaşacakları şiddetin bedelini bilir. Ama bir başka görüşü daha ilginç ve biraz daha üzerinde durulmayı hak ediyor. Ona göre Hindistan’ın düzensizliği — kaotik trafiği, kirli sokakları, gürültüsü — fakirler için bir aidiyet duygusu yaratır. Kent onları dışlamaz; tam tersine, karmaşasıyla hayatlarına ayna tutar. Fakirler bu düzensizlik içinde evindedir, belli bir yere sahip olduklarını hissederler.

Burada tuhaf bir teselli vardır: işlevsizlik, kaos bir tampon işlevi görür. Hiçbir şey düzenli olmadığı için kimse tamamen dışlanmış hissetmez. Joseph’in gözlemi, gündelik kaosun yabancılaştırmak yerine aidiyet ürettiğini ifade eder.

Ama belki de soruyu, bireysel şiddet kullanımı çağrıştıran bir bağlamın ötesine taşımak gerekir: Fakirler neden kendi durumlarını birlikte hareket ederek,........

© Medyascope