Mümtaz’er Türköne yazdı: İslâmcıların iki yüzü, Türkçülerin devleti ve Kürt sorununun çözümü
Taraflar namluya kendi ideolojilerini sürüyor, nişan alıp hedefi kolluyor.
Çözüm süreci derken, koskoca Türkiye gemisinin sığ sularda geçirdiği yüz yıllık turlardan vazgeçip açık denizlere doğru yelken açmasını konuşuyoruz. Herkes cephanesini de silahını da duruşunu da kendi ideolojik bagajından çıkartıp kuşanıyor. İktidarın siyasal islâmcı içgüdülerinin, çözüm sürecinde Kürtlere Şam’ı göstermesi gibi. İktidar ideolojisi hep sonradan, siyasetin gereklerini-mecburiyetlerini meşrulaştırmak için devreye girer; bu yüzden iki yüzlüdür. Siyasal islâmcılığın itibarının yerlerde sürünmesinin, geniş bir mide şeklinde her şeyi sindirebilmesinin sebebi bu.
Türkçülük, başından itibaren devletin ihtiyaçlarına göre biçimlenmiştir, II. Meşrutiyet döneminde Turancılığa, 1930’larda ırkçılığa yönelmesinin sebebi, İmparatorluk devleti ile ulus devlet icaplarının değişmesinin eseridir. Sol-sosyalist ideolojiler Kürt ulusalcılığı üzerinde derin izler bırakmalarına rağmen, kantarda ağırlıkları kalmadığı için konumuz dışında.
Kürtlerin direnci ve ulusal kimlik edinme çabaları başka bir konu; yukardaki başlık altında bizim konumuz, iktidar tekelini elinde tutan ve hep “Cafer’e bez yetiştirme telaşı” içinde devreye giren islâmcılığın ve köklü bir şekilde dönüşen Türkçü ideolojinin çapraz baskısı altında çözüm sürecinin kimyasını analizden geçirmek.
AK Parti politikalarına, bu arada çözüm sürecine etki eden islâmcı refleksler, Suriye’de Kürtlerle uzlaşmak yerine onları, farklı islâmcı fraksiyonların değirmeninde öğütülen ve çapraz baskılar altında ezilen Şam yönetimine biat etmeye zorluyor. İslâmcılar ulus-devletin ne olduğunu bilmez, Suriye’den bir ulus devlet çıkıp çıkmayacağını kestiremez. Araplığı Müslümanlıkla eş tutan bir Suriye-Arap ulus devletini, Suriye’nin karmakarışık sosyolojisinden sadece söylem düzeyinde çıkartmayı becerebilirler. Böyle ulus ile ümmet karışımı bir devlet tasavvurundan da üniter-merkezi bir yapı gün yüzüne çıkmaz.
Bütün ideolojiler gibi islâmcılık da bulunduğunuz yeri ve gideceğiniz yönü tayin eden toplumsal-siyasal bir harita çiziyor. Bir hayat konforu sağlıyor, navigasyonların sağladığı sürüş konforu gibi islâmcıların hayatını kolaylaştırıyor. Ama bu harita, ateş çemberinde şekillenen bölgemizin gerçeklerine uymuyor, yani sizi bir yere ulaştırmıyor.
23 yıllık AK Parti iktidarında islâmcılık, çöllerde yer değiştiren kum tepeleri gibi topoğrafyayı alt-üst eden bir ahlâkî erozyona maruz kaldı. Darü’ll Harp diyerek düşman ilan ettikleri devletin dümenine oturunca, her türlü suistimal peşinen kitabına uydurulmuş oldu. O kadar büyük servetleri edinirken şeytanın arabuluculuk yapmaması olmaz. Ancak alışkanlıklar kolay değişmiyor. Hiç olmazsa göstermelik olarak bu toplumsal-siyasal haritada yön tayin ederken geçmişin muhalif İslâmcılığından kalma tortuları, kalıpları kullanmak zorunda kalıyorlar.
Ölçüsüzlüğün ve ikiyüzlülüğün özetini, bu iktidar marifetiyle yürütülen Türkiye-İsrail ilişkileri veriyor. Gazze için kapıda kameralar karşısında yağıp gürleyenler, arka kapıdan yük gemilerine inançlarına aykırı mal yüklemelerine nezaret ettiler.
Şam’ı Suriye’de Kürtlere kıble tayin etmenin, çözüm dışında farklı sebepleri olabilir. Birincisi, Türkiye’de iktidarın sonunu getirecek çözüm sürecine, Suriye’de Fırat boyunca gerilmiş ipi daha da gerip, üstüne........
© Medyascope
