Berrin Sönmez yazdı: Topluma domuz bağı siyasete muhalefetsizleştirme operasyonu
Cumhur İttifakı “muhalefeti dönüştürme görevi” için gaza basarken HÜDA PAR da kadın ve LGBTİ karşıtı yasa teklifiyle “hani bana” diyerek kendisini hatırlattı. Öyle görünüyor ki iktidar ve ortakları demokrasinin ‘d’sine bile tahammül edemez halde. İnsan haklarına, özgürlük ve eşitlik ilkelerine ise alenen savaş açtılar.
İlkin demokratik denge denetleme mekanizması namına elde kalan son kırıntıya karşı iktidar adına gösterilen tahammülsüzlük örneğinden başlayayım. Yasamanın bağımsızlığını temin etmek için TBMM Başkanlık Divanı çoğulculuk ilkesiyle oluşturuluyor. Meclis’te grubu bulunan partilerden başkan vekili, katip üyeler, idare amirleri olarak görev yapacak milletvekilleri seçilmesi yürütmenin, yasama üzerindeki etki gücünü sınırlamak içindir. Hukuken vekil, asilin yetkilerine sahiptir malum ve bu nedenle farklı partilerden Meclis başkanvekilleri, başkanlık görevini yürütürken yasamanın gündemini belirleme yetkisine de sahip olur. Ucube sistemin anayasası divanın, parlamenter sistemde uygulanan çoğulculuk ilkesiyle oluşturulmasına herhangi bir kısıt getirilmedi. Hem iktidar hem muhalefet milletvekilleri için seçilmiş olmaktan, milli iradeden alınan gücün gerektirdiği yetkiyi kullanmak, yüklenilen sorumluluğu yerine getirmelerini sağlamak için özgür iradelerini kullanacakları bir alan sağlar. Kıyıda köşede unutulmuş küçük bir çatlak ama gerçekte iradesini ipotek etmeyen vekil için geniş bir özgürlük alanı oluşturur. Nitekim Gülizar Biçer Karaca TBMM Başkanvekili görevini yerine getirirken bu alanı kullandı. Anayasa Mahkemesi’nin Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay hakkındaki kararını okuttu. Kararın okunmasından sonra yapılacak tek şey Can Atalay’ın tahliye edilmesi.
Adalet Bakanı, Cezaevleri Genel Müdürü ve ilgili cezaevinin yönetimi derhal harekete geçip gereğini yapmalıydı ama yapmadı. Ve millet yazdı bunu bir kenara. Saray danışmanı “devlet kaydeder” sözüyle hukuksuz fişleme yöntemini ifşa ve itiraf etmiş. Şüphesiz seçmen bu sözleri de kaydetti bir kenara. Kalıcı olan, etkili sonuç yaratacak olan halkın, toplumun, milletin özünde seçmenin kayıtları olur. En azından tarih böyle söylüyor. İktidar milletvekilleri ve Meclis Başkanı da AYM kararının okutulmasına, okutana, okuyana tehdit yöneltmekle kendi bindikleri dalı kesiyorlar. Halka, seçmene dönüp “senin iradenden gelen vekâlet irademi başkasına ipotek ettim” mesajı vermiş oluyorlar. Evet, bütün bunlar yeni değil, ilk defa olmuyor. Yıllardır Meclis Genel Kurul ve komisyonlarda tam olarak bu yöntemle çalıştırıl(mı)yor, muhalefet etkisizleştiriliyor. Fakat bu son örnek, yılladır söylemekten dilimizde tüy biten bütünüyle TBMM’yi işlevsiz kılan taktikleri, geniş kesimlerin de görmesini sağlar umuduyla üzerinde uzunca durdum. Diğer yandan son AKP Kongresi’nde Erdoğan’ın partisine söz verdiği şekilde “Cumhur İttifakı olarak muhalefeti dönüştürme görevimizi yerine getirmekten kaçınmayacağız” karlılığı devam ediyor.
CHP’nin 21. Olağanüstü Kurultayı’na soruşturma başlatılması, Erdoğan’ın partisine verdiği sözü tutması olarak okunmalı. “Muhalefeti dönüştürme” politikası, iktidar alternatifi olmasını önleyecek şekilde muhalefeti zayıflatmak anlamına geliyor. Küçük, cılız, uyumlu muhalefet partilerinin varlığını pek dert edinmez. Kimi muhalefet partilerinin desteklediği ama........
© Medyascope
