menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tanrı’nın “fiyat listesi” yoktur

16 18
30.07.2025

Cuma günü camide “boş geçmeyelim” anonsu yapılır. Kilisede dua etmek isteyenin yakmak zorunda olduğu mum iki eurodur. Sinagogda ise cemaatin bağış gücüyle ayakta kalınır.

Mabed mi dediniz? Pardon, “kâr merkezleri” demek daha doğru olabilir. İnsanlar dinleri ruhun değil, nakit akışının adresi yapmış. Görünen o ki cennet için de birikim yapmak gerekiyor; kredi kartı geçiyor mu, onu da ayrıca sorarız.

Aslında bu hikâye çok daha önce başladı. Belki bir mağaranın içinde… Gök gürlediğinde, şimşek çaktığında, yağmur bir türlü dinmediğinde, bilmediği karşısında korkan ilk insan ellerini göğe kaldırdı. Dua dediğimiz şeyin ilkel haliydi bu. Henüz söz yoktu, sadece sezgi. Henüz mabet yoktu, sadece mağara. Ne imam ne rahip ne bir haham ne bir sadaka kutusu… Sadece bilinmeyenin karşısındaki çıplak insan vardı. İnanç o zamanlar içsel, sezgisel ve arınmışlıktı.

Zamanla bu doğrudan ilişkiye aracılar eklendi: Şamanlar, büyücüler, rahipler, din adamları… İnanç sistemleri toplulukları birleştirdi ama aynı zamanda düzenledi, sınıflandırdı, yönetti. Bu yöneticiler ibadetlerin nasıl yapılacağını belirlerken, toplulukların güvenliğini sağladıklarını, ruhlarını koruduklarını söylediler. Ama ruhun koruyucusu olmak zamanla ekonomik bir role de dönüştü. Böylece dua sadece ruhla değil, mülkiyetle de ilişkilendirilmeye başlandı. Mabetler, ruhani derinlikten ticari hesaplara evrildi.

Bugün ibadethanelere girerken hissedilen o hafif tedirginlik, sadece kutsal mekâna duyulan saygıdan değil, aynı zamanda sessiz bir hesaplaşmadan da gelir. İnsan kendi içinde sorar: “Yanımda bir şey getirdim mi?” Dua ederken cüzdanı da yanına almak zorunda kalmak, inancın sadeliğine ters düşer. Felsefenin en temel sorularından biri olan “Gerçekten neye inanıyoruz?” sorusu, artık “Gerçekten neye para ödüyoruz?” biçimine dönüşüyor.

Tarihin her döneminde kutsal mekânlar toplumun ortak bilincini besleyen, bir araya getiren alanlar olmuştur. Ama şimdi o........

© Medya Günlüğü