menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hrant Dink: Acı ve utanç…

11 1
19.01.2025

Sene 1993 Ocak ayı, yer Stockholm, lapa lapa yağan kar bazen sert esen rüzgarla tipiye dönüşüyor.

Bir yandan soğuk diğer yandan da yüzümü acıtan o tipiye rağmen iş yerimin olduğu durakta değil de bir durak önce iniyorum her gün. Çünkü orada bir gazete bayi var. İnternetin olmadığı devirler Türkiye’yi Almanya’da basılan ve bize 2 gün sonra gelen Hürriyet gazetesinden takip edebiliyorum ancak. Cebime koymadan önce gazeteyi bakıyorum göz ucuyla başlığa. Uğur Mumcu’yu öldürmüşler.

Bugün bile hatırlıyorum o anda hissettiğim üzüntüyü. Bugün geldiğimiz noktayı uzun yıllar öncesinden bize göstermiş anlatmıştı kitaplarında. İlk aklıma gelen artık bir şeylerin eksik olacağıydı. Siyasal hafızamızın en önemli tanığını, yılların bilgi birikimi ve donanımını alçakça yok etmişlerdi. Yani bizi aydınlatan ışıklardan birisini söndürmüşlerdi.

Katillerinin kimler olduğu ise kendi sözlerinin içinde saklı zaten.

“Ben Atatürkçüyüm… Ben, cumhuriyetçiyim… Ben lâikim… Ben antiemperyalistim… Ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım… Ben insan hakları savunucuyum… Ben, terörün karşısındayım… Ben, yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. Dün sabaha değin, araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın, her parçamdan benim gibiler, beni........

© Medya Günlüğü