Schrödinger’in markası
Yok yok, evrenin sırrını açıklamıyorum. Bir saniye. Geçtiğimiz günlerde sevgili dostum Eray Atalay kuantum fiziği ve pazarlamayla ilgili güzel analojiler içeren bir makale paylaştı. Çoğunlukla bir geçerliliği kalmamış marka stratejilerine takılmış kalmış pazarlama dünyasına tutulmakta bir dünya markası olan ben, bir de üstüne fizik ve kuantum gibi anahtar sözcükler binince, “tamam” dedim, bu ay buradan aldığım ilhamla ne yazacağımı buldum. Şimdi bu makalede biraz nerd, biraz teknik ama çoğunlukla keyifli olacağına inandığım bir yolculuğa çıkalım birlikte.
“Awareness”, “consideration” ve efendim işte “önce kullanıcı göreceeek, ardındaaaan” gibi konulara geleceğim ama önce biraz kuantum fiziğinden bahsedelim. (Son cümleyi uzun süre hatırlayacağım sanırım). Ay, eğlenmekten yazamıyorum, neyse. Kuantum fiziği aslında temel olarak atom altı parçacıklar gibi, çok çok küçük parçacıkların davranışlarını inceleyen fizik branşı. 1905 yılında Einstein’in fotoelektrik olay makalesiyle popülerleşen, sonrasında epey hızlanan ve hemen hemen evrene dair tüm anlayışımızı değiştiren teori. Peki, nedir bunu o kadar özel ve anlaşılması zor kılan? Kısaca, kuantum teorisine göre içgüdüsel olarak bize asla mantıklı gelemeyecek olan şeyler aslında gerçekten oluyor. Hatta tüm gerçeklik, bu gariplikler üzerine var oluyor. Bir elektron mesela, yoktan var olabiliyor. Uzay boşluğu aslında boşluk değil. Fiziksel mesafesi sonsuz olan cisimler arasında bir bağ olabiliyor. Ama en garibi de sebep sonuç ile ilgili kuantum yorumları. Bir olay, olabileceği her sonucu aynı anda yaşıyor (superposition). Mesela bir........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d