menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

1979: Şura devriminden Humeyni karşı devrimine İran

14 1
29.06.2025

İsrail’in İran’a saldırması, bir tartışmayı yeniden alevlendirdi. İran gibi bir diktatörlük, savunulabilir mi? İsrail ve ABD rejim değişikliğini isterlerken biz bu rejimi nasıl savunabiliriz? Kadınları öldüren, çok sayıda Kürt muhalif aktivisti idam eden rejimle yan yana düşmeli miyiz?

Bu sorulara verilen yanıtlar hatta bu soruların kendisi İsrail ve ardından ABD’nin İran’a yönelik saldırısı karşısında büyük kitlelerin sokaklarda seferber olmasının önündeki büyük engeller. Bu tartışma yapılırken Ortadoğu halklarına yönelik bir aşağılama da kendisine ifade alanı buluyor ve Arap halklarının eyleminin gerici olduğuna dair bir İslamofobik fikir de hakim olduğunu gösteriyor.

Oysa İran’da 1970’li yılların sonunda yaşanan dini bir isyan değildi. Bir işçi devrimiydi.

Şuralar

İran devrimi, Şah’a ve onun arkasındaki ABD iktidarına karşı bir sosyal patlamaydı. Chris Harman’ın yazdığı gibi, “Şahın yönetimi, geleneksel din adamlarını, ulusalcı entelektüelleri, bazaar’larla ilgili kapitalist kesimleri, genişleyen sanayinin yeni işçi sınıfını, öğrencileri, yoksullaşmış küçük burjuvaziyi ve şehirlerin gecekondu bölgelerinin işsiz ve yarı iş sahiplerini, ulusal azınlıkları ve köylülüğün kimi kesimlerini kendine düşman etmişti.”

Şah rejimine karşı ilk büyük aşağıdan baskı 1977 yılında Güney Tahran’daki yoksul halk ve büyük işyerlerinde işçi kitlelerinden geldi. 1977’de 50 bin gecekondu sakininin evleri yıkmaya gelen güçlere karşı sokağa çıkması ve buldozerlerin kaçmak zorunda kalması ilk işaret fişeğiydi. Şah’a öfke duyan milyonlarca insan bu ilk eylemle güç buldu. Ardından işçi sınıfı sahneye çıktı.

1978 yılından itibaren işçiler patronlara karşı hızla örgütlenmeye ve eyleme çıkmaya başladı. İşçi direnişinin biçimi grev hareketi olarak öne çıktı. “Grevler yıldırım hızıyla yayılıyordu – ekimin ilk günlerine gelindiğinde önde gelen 50 fabrikada işler tamamen durmuş haldeydi. En önemli sanayi bölgelerindeki fabrikaların hepsi ve hatta Kerman şehrinin güneyine yakın bir yerde bulanan bakır madenleri gibi en ücra köşelerdeki işyerleri de buna dahildi. Hizmet sektöründe çalışanlar ve büro işçileri, otobüs şoförleri, posta işçileri, hastane çalışanları, öğretmenler, banka çalışanları ve otel işçileriyle birlikte grev hareketine katıldılar. Talepler şimdi daha da çeşitlenmişti; fakat en çok öne çıkarılan talepler yüzde 100’e varan ücret artışları, yöneticilerin işten alınması, sosyal yardım ve hizmetlerin iyileştirilmesi, sıkıyönetime son verilmesi, Savak’ın........

© marksist.org