Dur ve Yavaşla
Dur ve Yavaşla
Hiç fark ettiniz mi, artık hiç kimse durmuyor? Herkes bir yerlere yetişme telaşında. Sabah alarmla uyanıyoruz, gün daha doğmadan zihnimizde onlarca düşünce dolaşıyor. Kahvaltıyı aceleyle yapıyor, yola koyuluyor, trafikte ya da yaya halde zamanla yarışıyoruz. Gün boyu mesajlar, toplantılar, bildirimler, yapılacaklar listesi... Ve akşam olup eve döndüğümüzde, bir sessizlik çöküyor. Ama o sessizlik huzur değil; sadece yorgunluğun sesi.
Hepimiz hızın esiri olmuş durumdayız. Sanki birileri “gecikirsen hayatı kaçırırsın” demiş gibi... Oysa belki de asıl kaçırdığımız şey, yavaşladığımızda fark edeceğimiz o küçük güzellikler. Bir kahvenin kokusu, sabah ışığının perdeye düşüşü, yolda yürürken karşımıza çıkan gülümseyen bir yüz... Bunlar hep gözümüzün önünde ama biz hep bir sonrakine koşarken, o anı ıskalıyoruz.
Mevlânâ der ki: “Ne kadar hızlı gidersen git, ruhun geride kalıyorsa vardığın yerin anlamı yoktur.”
Belki de bizim asıl yorgunluğumuz, bu. Bedenen ilerliyoruz ama ruhumuz o kadar arkada kalmış ki... Geceleri uykumuz var ama huzurumuz yok. Dinleniyoruz ama aslında hiç dinlenemiyoruz.
Bir an durup kendimize sormamız........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon