menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Geleneğe,hafızaya ve Toplumsal Dokuya sahip çıkmak (2)

4 0
previous day

‘Taziye sofrası müşterek mirastır; kaldırılması yetkisel olarak temelsiz ve toplumsal bütünlüğü zedeler’ şeklindeki köşe yazımdan sonra, 19.11.2025’te yayımlanan ve ‘farklı boyutları ve aksi düşünenleri de içine alan kapsamlı bir düşünce perspektifi’ vurgusuyla kaleme alınan yazıda, uygulamanın kaldırılmasını savunan görüşlere yer verildiğini gördüm.”
“köşe yazılarindaki amac bir cevap metni değil; aksine, ortak hafızayı ve toplumsal birikimi dile getirme çabası dir. yazılar alıntılanarak bir ‘cevap yazısına’ ilham kaynağı gibi sunulması, özgün bir duruşu yansıtmaz.yazi metninden faydalanarak karşıtlık geliştirmek, bilmeden de olsa fikirleri gölgelemektedir.”

Taziyedeki ikramlar kamuoyunun da takip ettiği bir konu oldugu için, meseleyle ilgili fikirlerimin devamini okuyucuların bilgisine ve takdirine sunmayı gerekli gördum.

Zira mesele yalnızca bireysel bir polemik değil; ortak hafızamızı, kültürel sürekliliğimizi ve toplumsal dayanışma biçimlerimizi doğrudan ilgilendiren önemli bir konudur. Aynı konuda farklı yaklaşımlar elbette olacaktır; bu, düşüncenin tabiatıdır. Ancak doğru olan, niyetleri ve kişileri tartışmak değil, fikirleri ve gerekçeleri konuşmaktır. Bu yazıda da görüşlerimi kamuoyunun sağduyusuna emanet edeceğim.

Her sözün, her hükmün ve her toplumsal pratiğin bir bağlamı vardır; bir maksadı, bir coğrafyası, bir zamansal kökeni vardır. Ali Şeriati’nin “Sözün Coğrafyası” dediği bu gerçek, sosyal olguların kendi tarihsel ve kültürel zemininden koparıldığında nasıl yanlış anlaşılabileceğini bize sürekli hatırlatır.

Bugün konustugumuz taziye sofraları meselesi de tam olarak böyle bir bağlam kaymasının kurbanı yapılmaktadır.
Ne yazık ki bazı değerlendirmeler, geleneği kendi tarihsel arka planından koparmakta, bugünkü bazı abartılı uygulamaları gerekçe göstererek asırlık bir teamülü kaldırmayı meşrulaştırmaya çalışmaktadır.

Kaldi ki;Taziyelerde yemek ikramını İmkânı olan aileler, bu geleneği kendi rızalarıyla ve güçleri nispetinde yerine getirebilirler. Benim vurguladığım nokta, taziye kültürünün özünü oluşturan dayanışma ve paylaşma ruhunun korunması; kimsenin bu kadim geleneğin yokluğunu zorunluluk ya da yasak üzerinden tartışarak toplumsal yük ve baskı üretmemesidir.

Bu, sosyolojik olarak eksik, dini olarak temelsiz ve kültürel olarak yıkıcı bir tutumdur.
Taziye Sofrası Bugün İcat Edilmiş Bir Uygulama Değildir.

Taziye sofraları asırlardır İslam kültüründe ve özellikle bu coğrafyada “ma’ruf” yani toplumun ortak iyisi olarak kabul edilen bir uygulamadır.

Nitekim dünyanın başka yerlerinde, özellikle sömürgeci Batı ülkelerinde, toplumsal dayanışmayı güçlendiren her şey için milyonlar harcanıyor.

Batı........

© Mardin Life