menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Elmalı

5 0
10.06.2025

İstanbul Müftü Yardımcısı iken Kabataş’ta cumaları vaaz ettiğim camide ikram edilen bir paket şekeri İstanbul Müftüsü Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı Beye sunduğumda, makamında oturan son derece karizmatik bir şahsa hitaben “İbrahim Bey! Benim dostlarım zehir değil, şeker sunarlar.” demişti.

İkisi din adamlarından bahsederken, İbrahim Bey, “Şimdi biz de din adamlığına layık mıyız? Bir paşa diyanet işleri başkanının makamında, direktif vermeye kalkıştığında, diyanet işleri başkanı paşaya hitaben, “Paşa, bana bak! Ben bu makamın paşasıyım. Sen git, borunu Selimiye kışlasında öttür.” demişti, diyerek o zamanki yanında çalıştığı diyanet işleri başkanının son derece dirayetli bir kişi olduğunu dile getirmişti.

Bilâhere üçümüz makam arabasıyla Karaköy vapur iskelesine gittik. İbrahim Bey ve Abdurrahman Şeref Beyin vedâlaşması sırasında, bir taraftan acı acı vapur düdüğü çalıyor, bir taraftan bu seçkin iki din adamı birbirlerine sarılarak hüngür hüngür ağlıyorlardı. Bu iki yaşlı zatın ağlamasına dayanamadım, ben de ağladım. İbrahim Bey, Abdurrahman Beye sürekli ve ısrarla, “Abdurrahman Bey kardeşim bir daha........

© Maraş Gündem