İsraf!
Değerli Okuyucularım,
İnsan hayatında en çok ihmal edilen gerçeklerden biri; sahip olduğumuz nimetlerin, zamanın ve bedenimizin aslında bize emanet olduğudur. Bu emanetlere karşı sorumluluğumuz, sadece sosyal bir bilinç meselesi değil; doğrudan Kur’ân ve Sünnet’in üzerinde hassasiyetle durduğu bir kulluk bilincidir. Dünyada milyonlarca insan açlıkla mücadele ederken, bizim elimizdeki nimetleri hoyratça harcamamız, yalnız maddî değil aynı zamanda manevî bir vebaldir.
Yüce Rabbimiz şöyle buyurur:
“Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (A’râf, 7/31)
Bu ayet, israfın sadece ekonomik bir hata değil, Allah’ın sevmediği bir davranış olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Özellikle sofralarımızda yaşanan israf, bugün toplumumuzdaki en görünür ve en üzücü durumlardan biridir.
Otellerde, lokantalarda, açık büfelerde…
Bir tabak dolusu nimet dokunulmadan çöpe gidiyor.
Serpme kahvaltı adı altında onlarca ürün masaya diziliyor; üçüne dokunuluyor, geri kalanı israf ediliyor.
Bu manzara karşısında “nimetin hatırı” unutuluyor.
Oysa Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurur:
“Bir lokma dahi olsa, nimetlerin hakkını verin.”
“Kimin yemeği artarsa, onu değerlendirsin; zira bu çöpe atılan her şey kıyamet günü sahibinin karşısına çıkar.” (Müsned)
Bu Hadis-i Şerifler, nimetin sadece sofrada değil, mahşerde de karşımıza çıkacağının uyarısıdır.
Dünyanın bir ucunda açlık, bir ucunda savurganlık
Bugün Afrika’da, Asya’da, Ortadoğu’da; hatta gelişmiş olarak bilinen ülkelerde bile yüz binlerce insan bir öğün yemeğe muhtaç. Dünya Gıda Programı’nın açıkladığı rakamlara göre her yıl milyonlarca insan açlık sınırında yaşıyor.
Bizde ise bir davet sonrası çöpe giden yemek miktarı, maalesef başka ülkelerde bir ailenin bir haftalık ihtiyacı kadar.
Bu nasıl bir........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein