menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dolunay, Beethoven ve Kitaplar

21 12
10.08.2025

Trakya’nın sessiz bir köşesindeyim. Evimin balkonundan denize bakıyorum. 9 Ağustos Cumartesi, saat 20.40’ı gösterirken, dolunay bir alev topu halinde, Marmara’nın lacivert sularından doğdu.

Dünyada canlıların doğumu aşağıya olur. Dünyaya gelinir, dünyaya doğulur. Dolunayın doğumu yukarıya doğru oldu. Güneş gibi. Üzerinden denizin tuzlu suları akacakmış sanıyorum ve ürperiyorum. Dolunay ıslak değil, ortasında kor beyazı olan ve alev alev yanan bir kandil. Görünmeyen bir el, bir zincir yavaş yavaş yukarıya çekiyor. Yükseldikçe kızıllığı azalıyor, parlaklığı artıyor.

Balkondaki ışığı kapatıyorum, dolunayı çevrenin karanlığında, daha doğru ifadeyle, kendi aydınlığında seyretmek istiyorum. Beethoven’ın Ay Işığı Sonatı (Moonlight Sonata) eşliğinde.

Rüya gibi bir akşam. Rüzgâr ay ışığına eşlik ediyor. Ay ışığı ve rüzgâr elimi, yüzümü, tüm bedenimi okşuyor. Buzlukta dondurduğum Şarköy’ün mor renkli ve iri taneli kardinal üzümü bir kâse içinde terliyor. Dolunay yükseliyor, Marmara kararıyor. Dolunay yükseliyor, esinti artıyor. Dolunay yükseliyor, Beethoven devam ediyor. Dolunay yükseliyor, yük gemilerinin ışıkları yoğunlaşıyor. Dolunay yükseliyor, kardinaller azalıyor.

Ay varsa yakamoz oluşmaz. Mehtap ve yakamoz bir arada olmaz. Bunu bir balıkçılar bir denizciler bir de mehtap tutkunları bilir. Gökyüzü de deniz kadar karardı. Dolunay bütün ilgiyi kendi üstüne çekmek istiyor belli. Dolunayın iyice yükselip, Marmara Denizi’ne vedasını ve Malkara’ya doğru seyrini gözleyeceğim.

Marmara, dolunay, rüzgâr, Beethoven, üzüm ve ben. Ruhumun ilaçları, gözümün, gönlümün, ağzımın tatları. Okumakta olduğum Vladimir Nabokov’un,........

© Maarifin Sesi