Bir kıyıda durmak
Orta Çağ’da bir insanın uyandıktan öğlene kadar olan sürede zihninden geçirdiklerini saniyeler içinde tüketen insanlar olarak kendimizi bilgi dünyasının hakimi gibi görüyoruz. Zamanın ruhu bizi buna esir etti. Dünyayı çözümlediğini düşünürken uzak hayatlar, ayak basmadığımız ülkeler parmak uçlarımızdan kayıp gidiyor. Koca bir insanlık, aklına gelen her sorunun cevabını saniyeler içinde bulduğunu sanmanın rehavetiyle yaşıyor. Bu körlük içinde hâlâ anlamadığımız, sınıflandıramadığımız, analitik sisteme sokamadığımız, ölçemediğimiz, hatta hayal bile edemediğimiz devasa bir alan var: Bilinmeyen. Benim için bu bilinmeyenlerin en görkemlilerinden biri hiç şüphesiz okyanuslar.
Okyanuslar bugün bile insanlığın en büyük bilinmezlerinden biri. Işığın birkaç metrede yorulduğu, sesin ağırlaştığı, haritalı çağda bile haritasız kalmış o derin mavi muamma. Çağlar boyu hep yukarı bakan, yıldızları merak eden, aya gitme hayalleri kuran, gökyüzünde tanrılar ararken, o karanlık sulara hep arkasını dönen insanlığın hala daha kapısını aralayamadığı gizli evren.
Günümüzde Ay’ın bile yüzeyini haritalamış olmamıza karşın, deniz tabanının büyük kısmını hala bilmiyoruz. Yüksek çözünürlükte haritalanmış alanların mevcut yüzeyin ’si civarında olduğu söyleniyor. Geri kalan yerler karanlık dalgaların altında saklı kalmış olan bilinmezliğin mabedi konumunda. Bildiğimizi sandığımız dünyanın altında, henüz adını bile koyamadığımız bir gerçek yatıyor. Bu gerçek aynı zamanda çağlar boyunca korkunun üretildiği bir alan. Gelin bu korkunun ilk olarak üretildiği alanlara beraberce bakalım.
Orta Çağ dünyasında bilinen coğrafyanın dayandığı sınırın ardında kalan topraklar, okyanuslarla aynı kaderi paylaşır. Karanlığın, korkunun üretildiği yerler olarak işaretlenir. Bu bölgeler, gidilmemiş olandan çok gidilmemesi gereken yerlerdir. Haritaların o bölgelerine not düşülen........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Andrew Silow-Carroll
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon