Ya casus ya kayyım…
Cumhuriyetimiz 102 yaşını kutlarken hukukun üstünlüğü endeksinde bir sıra daha düştük ve 143 ülke arasında 118. sıraya yerleştik.
Hukuk devleti niteliğine böylesine hoyrat davranılırsa doğal sonuç budur.
15 Temmuz sonrası yeniden şekillenen yargı düzeninde önce anayasa derken şimdi de yasalar yok sayılır oldu. Yerini de algı operasyonları ve sosyal medya aldı.
Hele hele medyadaki hukuk dahil “her konuda” uzmanlık sahibi olanların görüşleri anlaşılan çok önemli. O her şeyi bilenler eğer “bu suç” diyorsa tamamdır, “suçtur”. Hukukçu olmaya gerek yok.
Nitekim, casusluk suçu iddiasında da TELE1’e el koymada da bunu görüyoruz.
Savcılığın basın açıklamasında bile artık suçun işlendiği “iddia” edilmiyor, “suçun işlendiği anlaşılmıştır” deniyor. Adeta mahkemeye gerek kalmamış. Savcı, yargıcın yerini almış.
Halbuki hukuksal açıdan, casusluk suçu için her şeyden önce “iradenin casusluk yapmak” olması gerekir, suça konu bilgileri, siyasal veya askeri “casusluk maksadıyla” temin etmesi gerekir.
Oysa tutuklama gerekçesi neydi?
“Cumhurbaşkanlığı adaylığı için fon oluşturma amacıyla gerçekleşen yolsuzluk eylemlerinin yanında uluslararası desteği sağlamak için casusluk eylemlerini de gerçekleştirdikleri…”**
Neymiş?
Maksat casusluk değil, cumhurbaşkanlığı için fon oluşturmak, uluslarası destek sağlamakmış.
İmamoğlu fon olarak para mı almış, almış ise nasıl almış, miktarı neymiş?
Hiç lafı edilmiyor.
Uluslararası destek nasıl yapılmış, kim yapmış?
Bunun da hiç........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d