Sermayeyi kediye yükledik
Sıradan insan olmak rahatlıktır. Sade insanınki beş duygunun hudutlarında belirlenen hayattır. Herhangi bir canlı’nın yaşama refleksiyle davranışları elbette ayrılır. Sade talepleriyle dar alanda yaşarlar.
İnsan, toplu yaşamasını çerçeveleyen kurallarla çevrilidir. Kalabalıklar istemese, bilmese ve anlamasa da uyar. Bilen ve bildirenler bütün zamanlarda azdır ve onların durumu ayrıdır. Çok bilinen kavramı kullanalım, aydın, toplumun ruhunu duyan ve duyurandır. Sorumluluk duyanlar ve duyuranlar onlardır. Sanat ve sanatçının yaptığı o ruha ruh vermektir. Bunu hep hatırlatıyorum ama açmaya fırsat olmuyor.
Sosyal sermayesi iğdiş edilen bir memleketiz. Son günlerde çok konuşulan İskender Pala’nın Telekom yönetim kuruluna atanması böyle bir sosyal çöküşün sonucudur. Örneklerden bir örnek olmaktan ötedir. Onu oraya atayanların hiçbir ölçü tanımadıklarını göstermekle kalmaz. Kabul edenin durumu daha fecidir. Toplum önünde öncü ve örnek görünen ve kendisini öyle gösterenlerin yazdıklarının, konuştuklarının, inandıklarını söylediklerinin tam tersini yapmaları çürümüşlüğün başka bir safhasıdır. İkiyüzlülük bu tavır karşısında ahlâklı kalır.
Midhat Cemal’in Mehmed Âkif’inde bir cümle elli yıldır hiç hatırımdan çıkmadı: Üstad diyor ki: “İkiyüzlü insanları sevmeye başladım. Çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar gördüm.” Yüzyıl önce bunu söyleyen Mehmed Âkif bu devirde yaşasa ne diyeceği tahmin edilebilir. Şiirlerini salonlarda, meydanlarda okuyanlara, adını dilinden düşürmeyenlere karşı söyleyeceği tokat gibi bir reddiyeden ibaret kalmazdı.
Namuskârlığın zirvelerini gösteren bu yüksek karakter adamı, büyük öncü ve........
© Karar
