menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Zamansız Sayılmayacak Bir Yazı

7 1
13.08.2025

Bugün, bize dayatıldığını düşündüğüm gündemin tamamen değilse de biraz dışına çıkmaya niyetle kalemi elime aldım. “İnsana dair” gördüğüm, her zaman öncelediğim ama “fırsat bulamama” ya da başka önceliklerle sürekli ertelediğimiz, kimi zaman geri itip savsakladığımız “sevgi dünyamızın ahvaline” dokunmak, bir “çimdik atmak” geldi içimden. Her ne denli “ben” yerine kimi zaman “biz” ‘i kullansam da bu yazım kişisel bir küçük hesaplaşma sayılsın lütfen. Başarabilecek miyim emin değilim!
Bu arada benimle bire bir örtüşmese de aynı ya da benzer duygular içinde birçok arkadaşımın ve okurun olabileceğini tahminden öteye sosyolojik bir gerçeklik olarak gördüğümü söylemeliyim.
Gözlerini kapatıp, kulaklarını tıkamaktan ya da bütünüyle duyargalarını tatile/dinlenceye göndermekten söz etmiyorum. Dahası ben merkezci, çıkarcı bir vurdumduymazlık ve de sorumsuzluğa ilişkin değil sözlerim. Böyle olmadıkları savını diline dolayıp bundan sıyrılamayan, öncelikler sırasını beyin ve yürekle eşgüdüm kurup biçimleyemeyen, bunda zaafa/yetersizliğe düşen benim gibi insanoğlundan söz etmeye çalışıyorum.
“Su katılmamış sevgiyi yaşamak” diyorum, pınarında yüzmek, kana kana içmek kimi zaman. Hangimiz ne ölçüde tatmaktan öteye yaşadık/yaşıyoruz! Özgünlüğünü ve özgürlüğünü bizim belirlediğimiz; kaygısız, tasasız, beslenircesine yani. Evet bir beslenme sorunu aslında; kıtlığında eksik, yarım kaldığımız…
Aslında yaşamın çok önemli bir yanını ertelemek bir bakıma; kimi zaman ıskalamak yaşamı. Çoğu siyasetçinin, yazan-çizenin, belki sanatçının, devlet yöneticisinin, yoğun çalışan kimi iş insanının neden sonra bir dizi keşkelerle hayıflandığı…

Çok şeyin alınıp-satılabildiği, bir “metaya” dönüştüğü/dönüştürüldüğü uzun bir süreçten........

© Karadeniz'de sonnokta