Emperyalizmi/Siyonizm’i Tanıyamamak ya da İşbirlikçilik!
Kimi kavramların ya da terimlerin nesnel tanım ya da karşılıkları, çarpıtılıp saptırılarak yaygın biçimde suistimal edilmeye/sömürülmeye başlandı. “Bağımsızlık”, özgürlük”, “laiklik”, “yasallık”, “hukuksallık”, “cumhuriyetçilik”, “devrimcilik” vb. daha onlarcası gerçek anlamlarından uzaklaştırılarak bozulmakta, çıkar çevrelerine uygun yapay anlamlar içine tutsak edilmeye çalışılmakta. Özellikle Cumhuriyet ve Devrim karşıtı anlayış ve yönetimler bu güzel kavramları iğdiş ederek kendi öznel çıkar ve amaçları için hep kullanagelmişlerdir. Darbe dönemlerinin ve sıkıyönetim koşullarının baskı ve “özel yasalarının” egemen olduğu durumlarda en çok “meşruiyet” sözcüğü hemen her tartışmanın merkezini oluştururdu.
Cumhuriyet tarihi boyunca zaman zaman sertleşen “meşru”, “meşruluk” ya da “meşruiyet” tartışmaları iç politik eleştiriler için daha çok kullanılırdı. AB, ABD ve NATO ilişkileri bağlamında bağımlılık ilişkileri gelişince bir “dış meşruiyet arayışı” egemen siyaset dünyasının ajandasının vazgeçilmezi olmaya başladı. Bu bağlamda Bürüksel ve Washington/Nev York ziyaretleri sıklaşır, kapalı kapılar görüşmeleriyle “ince hesaplar” yapılır, “taahhütler” /güvenceler alınır/verilir. Yurda dönüşler “görkemli başarılar” diye görevli “basın” ve diğer şarlatanlarca günlerce anlatılır.
Önce “meşru” sözcüğünün, “yasaların, gelenek ve göreneklerin, kamu vicdanının doğru ve haklı bulduğu ve kabul edilmiş kurallara uygun olan” anlamında olduğu; “meşruiyet” in de “uygunluk, geçerlilik, yasallık/anayasallık, hukuksallık ölçütlerinin yanında toplum vicdanında da benimseyişi öngördüğü” unutulmamalı. Siyasi iktidarın ya da ilgili sistemin haklılığı, halkın rızasına, benimseyişine ayrıca dayandırılmalı. Yani........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d