Bir 19 Mayıs Sabahı ve “Tılsımlı Barış ve Kardeşlik”
Daha önce birçok düşünür ve siyasetçinin saptadığı ve benim de kimi yazılarımda anımsattığım, “cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla döşelidir” sözü ve gerçekliği tam da Türkiye’de iktidarın ve bağlı bulunduğu uluslararası çevrelerin siyasi “atraksiyonlarını” yansıtmakta. Daha açık bir anlatımla emperyalizm bağlantılı iktidar, saltanat savaşımının yerli gericilikle bütünleşip yüz yılı aşan iddialarına yeni yollar açma çabası içinde. Bunun için yapılan düzenlenmeler yeni bir anayasayla “taçlandırılmalı”, sözüm ona “yasal”, “hukuksal” bir temele dayandırılmalıydı. Yolun sonu görülmekte, sabırsızlık ve telaş artmaktaydı. Aksi durumda “takke düşecek, kel görünecekti”!
Cumhuriyeti 1923 öncesine dönüştürmek isteği, iktidar çevrelerinin ve dostlarının zaten sık sık “ağızlarından kaçırdıkları” bir düştü! Bunun için adım adım giderken iç ve dış koşullar, biraz da “ortam/iklim” olgunluğu bekleniyordu. Tam da dış koşulların “uygunluğunu” saptayan anlayış devreye girerek yeni aparatlar ve “kahramanlar” yaratmaya başladı. Karşı devrim sürecini bir adım daha ileri taşımak ve sonunda Cumhuriyeti ve onun kurucu iradesi olan 1924 Anayasasını, elbette tapusu olan Lozan’ı geçersiz kılmaktı amaç! Bu Türk Devrimi’ni ve onun kesintiye uğrayan/uğratılan Milli Demokratik niteliğini ve kalıtını/mirasını tamamen yok etmek demekti.
Sözümün geleceği yer belli; son açılım. “Terörsüz Türkiye” diye PKK’nin “silah bırakma süreci”, kongresi ve “sonuç bildirgesi”. Bildirgenin arka planını ve stratejik öngörüsünü görmeden kısır polemiklerle uğraşmayı ilgili siyasi aktörlere ve yaygın medyaya bırakarak ülkemiz çıkarına uygun tehlikeyi gündemde tutmak çok önemli diye düşünüyorum. Nedir bu tehlike, Güney........
© Karadeniz'de sonnokta
