menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

BEYHUDE GAYRETLER

9 0
27.10.2025

Trabzon, Karadeniz'in çetin dalgaları gibi, tarih boyunca medeniyetlerin çarpıştığı, karıştığı ve katmanlaştığı bir coğrafyada yer alır. Roma'dan Bizans'a, Komnenos devletinden Osmanlı Cihangirliği'ne ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti'nin sarsılmaz bir kalesi oluşuna kadar, bu şehrin sokakları binlerce yıllık bir hafızayı taşır. Ancak bu zengin miras, günümüzde "birlikte yaşama" kültürünün bir kanıtı olmaktan çok, ulusal hassasiyetlerin ve tarihsel travmaların merkezinde yer alır. Her yıl çeşitli masum etkinlikler adı altında; "Pontus kazanını kaynatma" gayretleri, bu tartışmaların toplumda ne kadar derin bir yankı bulduğunun göstergesidir.

Endişelerin somutlaştığı iki ana nokta öne çıkmaktadır. Son yıllarda periyodik olarak Sümela Manastırı'nda düzenlenen ayinler ve bazı yerleşim yerlerinin eski isimlerinin iadesi talepleri.

Sümela, şüphesiz dünya çapında bir kültürel ve tarihi mirastır. Türkiye Cumhuriyeti'nin iyi niyet, inanç özgürlüğü veya turizmi canlandırma gerekçeleriyle verdiği özel izinler, toplumun büyük bir kesimi tarafından "geldikleri yerde kilise kalmamış gibi" yapılan bir gövde gösterisi olarak algılanmaktadır. Bu algının temelinde, yapılan dini törenin kendisinden çok, ona yüklenen sembolik anlam yatar. Bu, dışarıdan bir "işaret fişeği" çakma girişimi olarak görülür.

Benzer şekilde, mahalle, köy veya ilçe isimlerinin eski (çoğunlukla Rumca veya Ermenice) adlarına döndürülmesi talepleri, basit bir "kültürel iade" olarak değil, ulusal kimliğin temellerine yönelik bir meydan okuma olarak görülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, bir ulus-devlet kimliğini, büyük ölçüde coğrafyasını yeniden........

© Karadeniz'de sonnokta