Güzel günlere olan inancımla...
Sokaklar sessiz, hava aydınlanmaya yüz tutmuş ama aydınlansam mı biraz daha beklesem mi arasında gidip geliyor. Sokaklar hiç olmadığı kadar güvenli. Bulduğu minicik bir yeşillikte uyuyakalan kedişler, köpüşler sen ve içinde henüz tanışmadığın birçok sen ile birlikte düşüyorsun yollara.
Eve sığdıramadığım ya da sığdırdıklarımdan taşanları aldım sırtıma, ikici evime gidiyorum. Benimle birlikte mesaiye başlayan köpeklerden biraz korkarak ilerliyorum durağa. Oysa kendileri de muhtemelen benden korkuyorlar. İçimden annemin kurduğu cümleleri tekrarlıyorum ’it ite bir şey yapmaz, kötüye bir şey olmaz’. İkna oluyorum kendimce, ikna oldukça rahatlıyor, rahatladıkça biraz daha gökyüzüne bakacak zaman yaratıyorum kendime.
Ben daha otobüse binmeden güne benden önce başlayan Zeynep Abla mesaj atıyor ‘Günaydın’ diye. Mesai saatini başladı sayıyorum o mesajdan sonra. İş yerinde mesai başlamadan döndürdüğümüz masa sohbetlerine yeni katılan G.T.Ş uyanmamış. Kendi kendimize ayaküstü dedikodusunu yapıyoruz ’bak yine uyuya kaldı’ diye. Ben o kısacık sürede bunları yaparken bir taraftan içime düşmüş cuma günün yarattığı derin hüzün. Hüzün dediysem öyle büyükten büyükten şeyler değil elbet. Yine gelmiş köşe yazımla buluşma zamanı. Zaman geldi gelmesine de, kafamda yazı dışında bin bir türlü şey dönüyor. Dönen kelimelerin arasından cümleler bulup masaya........
© İz Gazete
