Yaşarken Yaşamayı Unutanlar
Değerli Okurlarım,
Hayatta bazen insan o kadar koşar ki, nereye gittiğini unutur.
Sabah gözünü açar açmaz başlar bir telaş: “Şunu halledeyim, buna yetişeyim, bunu da aradan çıkarayım…” Ama işin garip tarafı, gün biter; yapılacaklar listesi biter ama içimizdeki eksiklik bitmez. Çünkü biz aslında hiçbir yere yetişemiyoruz dostum. Biz, kendimize geç kalıyoruz.
Bir ömür, sanki sürekli ileri sarılan bir film gibi geçiyor gözümüzün önünden.
Ve insan farkına ancak “durduğu” zaman varıyor: Ne kadar zamandır durmadığına ne kadar zamandır sadece “yaşadığına” değil de “idare ettiğine.”
Birçok şeyin peşinden koşarken en önemli şeyi kaçırıyoruz: kendimizi.
Sevgili Okurlarım,
Koşarken Hayatı Iskalıyoruz. Bak etrafına; herkes bir şeylerin peşinde.
Kimi para diyor, kimi statü, kimi huzur arıyor. Ama ironik bir şekilde, bu kadar “huzur” ararken huzurumuzu kaybediyoruz. Kendini geliştireyim derken, kendini unutan bir insanlık olduk.
Telefonlar dolu, ajandalar dolu, ama kalpler bomboş. Her şeyimiz var ama “kendimiz” yok.
Bir kahve içiyoruz, ama tadını alamıyoruz. Çünkü aklımız bir sonraki toplantıda.
Bir gün batımına denk geliyoruz, ama göz ucuyla bile bakmıyoruz. Çünkü o sırada “birine yetişmemiz” gerekiyor.........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon
Constantin Von Hoffmeister
Mark Travers Ph.d