Tarihin Tekerrür Etmemesi İçin Alınması Gereken Ders ve İbretler
Bir evvelki yazımızda İngiltere Başbakanı Keir Starmer’in, İslam’a bakışını gösteren bir makalesini gündem etmiş ve bu makaleden önemli sonuçlar çıkarmıştık. Bu sonuçları Müslümanlar olarak hayatımızın her safhasında bize lazım olacak ilke, düstur ve prensipler olarak kabul etmek ve şahit olduğumuz hadiseleri bu zaviyeden değerlendirmek büyük ehemmiyet arz ediyor.
Söz konusu makaledeki görüşlerin, makaleyi yazan şahısla sınırlı olmadığını, batılıların / Hıristiyanların genel kanaatini ifade ettiğini de yine geçen haftaki yazımızda vurgulamıştık.
Bu yazımızda batının / Hıristiyan dünyasının İslam’a ve Müslümanlara karşı sahip olduğu bu bakış açısı hakkında, tarihten bazı örnekler de vererek, genel bir değerlendirme yapacağız.
İslam’a düşmanlık, kin, nefret ve öfke elbette sadece Hıristiyanlarla sınırlı değildir. Yahudileri de onlarla beraber düşünmek icap eder. Yazılarımızda yeri geldikçe tekrar ettiğimiz gibi, İslam söz konusu olduğunda Yahudi ve Hıristiyanlar arasında gözlemlenen sıkı ittifak, “Küfür tek bir millettir.” prensibinin müşahhas bir şekli mesabesindedir.
Öncelikle, bu gerçeği daha iyi anlamamıza vesile olacağı için, Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerim’de biz Müslümanları ehl-i kitapla, yani Yahudi ve Hıristiyanlarla ilgili ikaz eden ayetlerden bazılarına işaret edelim:
1- Kuran-ı Kerim’de Ehl-i Kitapla (Yahudi ve Hıristiyanlarla) İlgili Bazı İkaz ve Tembihler
Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerim’de, Yahudi ve Hıristiyanlarla ilgili ayetler büyük bir yekûn tutmaktadır. Bu konuda yaptığımız bir çalışma vesilesiyle bu ayetlerin binden fazla olduğunu gördük ki bu da Kuran-ı Kerim’in yaklaşık altıda birine tekabül etmektedir.
Her şeyi bilen, hükmünde yanılmayan ve hikmet sahibi olan Yüce Rabbimizin lüzumsuz beyanlardan münezzeh olduğu kesin bir vakıadır. Peki, o halde ehl-i kitap hakkında bu kadar çok ayet indirilmiş olması, hangi hikmete binaendir?
Bunun sebebi, geçmişte yaşanan olayları gerçek haliyle bildirmek, bunlardan ders ve ibret alınmasını sağlamak ve istikbale dönük olarak da Müslümanları ehl-i kitabın entrika, hile ve menfur planlarına karşı tedbir almaya sevk etmek olsa gerektir.
Müslümanları ehl-i kitap hakkında uyaran ayetlere bazı örnekler verelim:
“De ki: Ey Kitap Ehli! (Gerçeği) görüp bildiğiniz hâlde, niçin Allah’ın yolunu eğri ve çelişkili göstermeğe yeltenerek inananları Allah’ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.” (Âl-i İmran: 99)
“Ey iman edenler! Kendilerine Kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar.” (Âl-i İmran: 100)
“Ey Kitap Ehli! Niçin hakkı bâtılla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?” (Âl-i İmran: 71)
Elbette ki gerek ehl-i kitabın taşıdığı vasıflara gerekse de Müslümanların onlara karşı nasıl teyakkuzda bulunması gerektiğine dair, daha birçok ayet zikredilebilir.
2- Ehl-i Kitabın Küfründeki Temel İki Sebep: Kibir ve Haset
İlgili ayetler incelendiğinde görülecektir ki, Yahudi ve Hıristiyanların (ehl-i kitabın) Müslümanlara olan kin ve düşmanlıklarının fiilî, müşahhas veya makul bir sebebi yoktur.
Sebep sadece küfürden kaynaklanan iki köklü hastalıktır: Kibir ve haset.
Bilindiği üzere kibir, haksız yere büyüklenmek demektir. Bu büyüklenme insanlara karşı olabileceği gibi, Allah’a ve İslam’a karşı da olabilir. Ehl-i kitap Allah’ın emrini dinlemeyerek, Hz. Peygamber’e, İslam’a ve Müslümanlara karşı büyüklük taslamak suretiyle küfürlerini izhar etmişlerdir. Küfürden kaynaklanan bu kibirleri onlarda daimi bir hastalık halindedir. Bu sebeple küfürleri devam ettikçe bu hastalıkla maluldürler; isteseler de bunu atamazlar.
Hasetlerinin sebebi ise Peygamber Efendimizin (s.a.v.) kendi içlerinden gelmeyişidir. Bunu bir türlü hazmedememişlerdir.
Onlar, daha önceden kendi içlerinden gelen peygamberler sebebiyle kendilerini imtiyazlı kabul ediyor ve buna daha layık görüyorlardı. Allah ise hikmeti icabı kimi peygamber seçeceğini, kimi bu nimetle taltif edeceğini çok iyi bilmektedir. Bu iş ehl-i kitabın süfli arzularıyla olmaz.
Yahudi ve Hıristiyanların Hz. Peygambere (s.a.v.) olan hasetleri, daha sonraki dönemlerde korkunç bir ahlak olarak, İslam’a ve bütün Müslümanlara da yönelmiştir.
Bu önemli tespiti şundan yapıyoruz:
Tarihî süreçte, hususiyle Müslüman Türk milletinin Yahudi ve Hıristiyanlarla kurdukları diyaloglar çerçevesinde, onlar profesyonel........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein