İslam Ülkeleri Liderleri Trump’ın Gazze Planına Hangi Mantıkla Destek Verdiler?
ABD Başkanı Trump’ın hazırladığı Gazze planının nasıl bir mahiyet taşıdığını ve hangi vehametlerle dolu olduğunu bundan evvelki iki yazımızda izah etmiş idik. Bu yazımızda İslam ülkelerinin liderlerinin bu plana destek vermesinin ne gibi mahzur ve yanlışlar taşıdığını izaha çalışacağız.
I- İslam Ülkelerinin Liderlerinin Trump Planına Verdiği Destek Ne Anlama Geliyor?
Şu soruyu sorarak başlayalım:
İslam ülkelerinin liderleri İsrail’in en büyük destekçisi olan ABD Başkanı Trump’ın Gazze planını tasdik etmeye ve desteklemeye mecbur muydu?
Elbette ki zahiren böyle bir mecburiyetleri yoktu.
Peki, öyleyse hangi mantıkla ve hangi faydayı temine yönelik olarak bu plana destek verdiler? Bu meseleyi irdelemek, İslam dünyasının geleceği adına büyük önem taşımaktadır.
1- Her şeyden evvel Trump’ın İsrail’le olan dostluğu, birinci ve ikinci başkanlık dönemlerinde İsrail’e verdiği siyasi, ekonomik, askerî ve kültürel desteğin boyutları herkes tarafından bilinmektedir. İslam ülkelerinin liderleri, bu plana sadece “mimarının Trump olması noktasından baktıklarında bile” temkinli yaklaşmalıydılar. Trump’ın, İsrail’in menfaatlerini koruma adına Gazze’yi geri dönüşü olmayan bir faciaya sürüklemekte bir an bile tereddüt etmeyeceğini göz önünde bulundurmalıydılar. Nitekim iki yıldan beri devam eden bu savaşta, daha doğrusu savaş görünümündeki soykırımda, tarih boyunca bir benzeri görülmemiş acılar yaşadıkları halde, Gazze’nin yiğitleri direnişten bir an olsun geri adım atmamış, İsrail ordusu dünya kamuoyundan gizlemeye çalışsa da büyük zayiatla karşı karşıya kalmıştır. Böyle bir çaresizlik içinde, İsrail kendi hazırladığı planı Trump hazırlamış gibi bir izlenim vererek, Hamas’ı ve Hamas’ın şahsında Gazze’yi, kâğıt üstünde bitime yolunu tercih etmiştir. Böyle olduğu gayet açık ve net ortadadır.
Yirmi maddelik söz konusu plandaki sadece şu iki hususu tekrar okuyucularımızın dikkatine sunmayı bir görev biliyoruz.
Bir: Hamas devreden çıkacak, silahlarını teslim edecek.
İki: Gazze halkı (1 ve 18. maddelerin uygulanması sadedinde) dinlerarası diyalogla kültürel asimilasyona, kimliksizleştirmeye tâbi tutulacak.
Manevi açıdan bu suretle bitirilmek istenen Gazze’nin, maddi / fizikî yapısı da mandacı bir idareye, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in başkanlığındaki bir yönetime devredilecek.
Sadece bu yönleriyle bile bu plan Gazze’nin idam fermanı demektir.
Esir takası, yardımların Gazze’ye girmesine izin verilmesi vs. bunlar kamuoyunun gözünü boyamaya yönelik stratejik hamlelerdir. Bir caninin, canına kastettiği kişinin, ölmeden evvel rahat birkaç nefes almasına müsaade etmesi gibi bir şeydir. Trump planı tam anlamıyla devreye konduğunda, bunlar birkaç günlük rüya gibi geride kalacaktır.
İşte İslam ülkelerinin liderleri, Gazze’nin sonunu hazırlayacak böyle bir plana evet diyerek Trump’ın ve tabiatıyla da İsrail’in hedeflerine katkıda bulunmuş oldular.
Şimdi aynı soruyu bir kere daha soralım:
Bu liderler Gazze’yi yutmaya yönelik bu plana evet demek zorunda mıydılar? Değillerse neden destek verdiler? Bu sorunun üzerinde uzun uzun düşünülmesi gerekir.
2- Öte yandan, hile ve entrikalarla dolu bu planın, İslam ülkelerinin liderlerine gösterildikten sonra birtakım değişikliklere tâbi tutulduğu da ifade edilmektedir. Pakistan Dışişleri Bakanı İshak Dar, bu durumu açıkça seslendirmiştir; önceki yazılarımızda ilgili haberi paylaşmıştık. Ne var ki skandal denilerek ifşa edilmesi gereken bu hadise de sessizce geçiştirilmiş oldu.
Müslüman, basiret ve feraset sahibi insandır. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) beyanına göre “Müslüman bir delikten iki defa ısırılmaz.” Bu hadis-i şerifin muhatabı olan Müslüman liderler, neden bu facia karşısında gereken itinayı göstermediler?
Şüphesiz ki bu haliyle Trump planına evet diyenler, tarih ve ümmet nezdinde ve elbette mahkeme-i kübrada bunun hesabını vereceklerdir. Onların desteği Trump planına meşruiyet kazandırmış, İsrail’in emellerine hizmet etmiştir. Bunun vebali çok ağırdır.
Şöyle denebilir:
“Belki de bu liderler, Gazze’de akan kanın durması, Gazzelilerin rahat bir nefes almaları ve bölgeye kalıcı bir barışın gelmesi için böyle bir ateşkesin, bir başlangıç noktası olabileceğini düşünmüşlerdir.”
O zaman biz de şunu sorarız:
Sırf birkaç günlük veya haftalık geçici bir ateşkes olabilir diye, yüz bini çoktan aşan şehitlerin kemiklerini sızlatırcasına, Gazze’nin idam fermanı demek olan maddelere evet demek hangi mantıkla bağdaşır? Müslüman liderler manzaranın bütününü dikkate alarak hareket etmeliydiler, ama bu yapılmamıştır.
3- İslam dünyası nüfus, tabii kaynaklar ve askerî teçhizat yönünden devasa bir güce sahip oldukları halde, nasıl oluyor da bir vilayet büyüklüğündeki İsrail bütün dünyaya meydan okurken İslam ülkeleri pasif, sessiz ve hareketsiz kalabiliyorlar?
57 İslam ülkesi toplamdaki iki milyar nüfusuna nispetle, yüzde bir oranında düzenli asker çıkarsa, bu yirmi milyonluk bir ordu yapar. Belki de dünyanın en büyük gücü olur. Peki o zaman Müslümanlar neden organize olup kendi kardeşlerine sahip çıkmıyor, onları gayrimüslimlerin insafına, daha doğrusu insafsızlık ve gaddarlığına terk ediyorlar?
4-........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein