menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hayatın tozuyla toprağını üstünden silkeledikten sonra

16 1
12.09.2025

Tren istasyonu da olmasa hani, kuş uçmaz kervan geçmez bir yerin adıdır Sarı-Özek bozkırı. İki hörgüçlü devesi Karanar’ın üzerinde ve altı kişilik cenaze alayının en önündedir Yedigey. Mezarlık otuz kilometre uzaklıktadır. Çalışma arkadaşı, demiryol işçisi, can dostu Kazangap’ı yıkayıp kefenlemiş, yola çıkarmıştır. İçinde fırtınalar, belleğinde anılarla yol alır Yedigey. Cengiz Aytmatov o anılardan birini şöyle anlatır:

“Çocukluğunda, rüzgârlı havalarda sık sık Aral kıyısına gelir, birbirini doğurarak ve birbirini kovalayarak gelen köpüklü dalgalara uzun uzun bakardı. Dalgaların kabarıp meydana gelişleri ve sonra yok oluşları bir canlı varlık olan denizden doğup ölmelerine benzeyen bir hareketti…” (1)

Bu anı ve anlatımda ölümü anlama ve anlatma gayreti vardır. Denizden doğup denizden ölmelerle akıp giden bir harekettir ona atfedilen. Bir son ya da bitiş değildir ölüm. Durgun ve donuk değildir. Yaşam ve ölüm bir bütündür, akışkandır. Birbirini doğuran ve birbirini kovalayan köpüklü dalgalardan biridir insan. Yaşam ve ölüm devinim içindedir, öncenin ve sonranın bütünü olan zamanın akışkan bir halkasıdır.

***

Kasvetli, yağmurlu ve hapishaneyi gri bulutların kapladığı şu sonbahar gününde geldi haber. Metin Günaydın’ın hayata gözlerini kapadığı haber. Cerrahpaşa Hastanesi’nin taşınan yeni kampüsünde, konteyner odasının penceresinde görmüştüm son kez. İlik nakli........

© İlke TV