Lozan’a giderken infaz yasasında boğulmak
Türkiye, 2024 Ekim’inden bu yana, siyasi sistemler, siyasi coğrafya ve uluslararası ittifak ilişkileri açısından bir yıldır bölgeyi derinden etkilemekte olan büyük ve radikal değişikliklerin yaşandığı süreçte yeni ufuklara yelken açmaya karar verdi.
Bu dev adım; 2007 yılından bu yana karadan, denizden ve havadan ablukaya alınmış, kaçacak yeri olmayacak şekilde köşeye kıstırılmış ve huruç harekatına mecbur bırakılmış 2,2 milyon Gazzeli’nin, Yahya Sinvar öncülüğünde Dünya egemenlik sistemine karşı başlattıkları efsanevi feda eyleminin sonucu olarak atıldı.
Rutini, rutin eylemlelilikler bozamaz, zira ancak büyük fedakarlıkları göze alabilen büyük eylemlilikler büyük işler başarır. Artık hiç bir şey, 7 Ekim 2023 öncesi gibi olmayacak.
En azından şimdilik, İran hem Suriye’den hem de Lübnan’dan uzaklaştırılmış ve kendi içine gömülmüş görünüyor; bölgedeki doğal uzantılarıyla ilişkilerini, “tabi kılan-tabi olan” ilişkisinden eşit muhataplığın gereğine dönüştürene kadar bölgede ayak basacak yer bulamayacakmış gibi görünüyor.
Rusya, Lazkiye ve Tartus’ta tutunmaya çalışsa da bölgedeki durumu çok iç açıcı görünmüyor.
ABD, Fransa, İngiltere şimdilik bölgeye tekrar yerleşse de bölge halklarının yaşadığı “geç-rönesans”, karamsar olmayı gerektirmeyecek kadar umut va’d edici.
İsrail, yeryüzünün en aşağılık soykırımını yapma pahasına elde ettiği askeri başarısıyla, kurulduğu günden bu yana yaşadığı en büyük meşruiyet krizinin içine yuvarlandı. Uluslararası mahkemeler İsrail’i sorgularken yönetecileri hakkında soykırım suçundan tutuklama kararları çıkardı.
Kendi iç enerjisini tüketmemiş olanlar, tamamen o enerjiye güvenenler ve katlandıkları fedakarlıkları amaca ulaştırabilecek sabır ve ferasetle donatabilenler ipi göğüsleyecek ve göze aldıkları........
© İlke TV
