menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Politik tiyatronun seyir defteri

10 0
23.05.2025

Bu hafta politik tiyatronun teorisine bakalım, ne dersiniz? Keyifli bir yolculukla sizi 20. yüzyıldan başlayıp, günümüze getireceğim. Tiyatro en başından itibaren doğası gereği politik bir eylemdir. İçinde doğrudan politik söylemler barındırmadığı anlarda bile politiktir. Şöyle ki; politik tiyatro kavramsal olarak 20. yüzyılda ortaya çıkmış olsa da sanatlar içinde, kitlelerle doğrudan ilişki kurması sebebiyle hep politik olarak varlık göstermiştir. Brezilyalı Augusto Boal, Ezilenlerin Tiyatrosu adlı eserine başlarken bu konuda şöyle der: “İnsanın bütün faaliyetleri politiktir ve tiyatro da bu faaliyetlerden biridir. Tiyatroyu politikadan ayırmaya çalışanlar bizi yanıltmaya çalışmaktadırlar – ve bu politik bir tutumdur.”

Politik tiyatro kavramı ilk olarak Almanya’dan çıkar. Aslında dünyadaki gelişmelere baktığımız da bu pek de sürpriz sayılmaz. 20. yüzyıl hem iki büyük dünya savaşının olduğu korkunç bir yüz yıldır hem de bilim, sanat, edebiyat, felsefe gibi alanlarda öncü akımların ortaya konduğu bir yüzyılıdır. Bir önceki yüzyılda ortaya çıkan Marksizm ise politik tiyatro için belirleyici unsurlardan sadece birisidir. Birinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın yaşadığı yenilginin ardından, yıkımın yarattığı büyük siyasal, ekonomik ve sosyal değişimler toplumda sanatla ilgili ihtiyaçları da farklı noktalara çeker. Tiyatronun toplumla doğrudan ilişki kurması sayesindeki potansiyel gücünden hareketle bir 20. yüzyıl kavramı olarak politik tiyatro Erwin Piscator tarafından ortaya koyulur ve sosyalizmin kurtarıcı tarafı tiyatro aracılığıyla savunularak halka anlatılır. Piscator şöyle der: “Eğer sanatın herhangi bir anlamı varsa, bunun sınıf mücadelesinde bir silah olarak kullanılması olduğu sonucuna ulaştık.”

Böylesine güçlü bir silah olarak kabul gören tiyatro, günümüzdeki medyanın etki alanından farksızdır. Doğaldır ki dünyanın hiçbir yerinde ve hiçbir döneminde, gücü elinde bulunduran iktidarlar tiyatroyu tamamen özgür bırakmazlar. Yani günümüzde tiyatronun yapayalnız bırakılması, her türlü siyasal ve ekonomik baskılarla yıldırılması tesadüf olmadığı gibi yeni de değildir. ‘‘Türkiye’de Tiyatronun Siyasal Rolü’’ kitabının yazarı Erdem Ünal Demirci konuyla ilişki şöyle der: “Belirtmek gerekir ki tiyatro, tarihin bütün dönemlerinde iktidarların elinde önemli bir silah olmuştur. Toplumu etkilemiştir, yön vermiştir ve daha açık bir tabirle hâkim iktidarların kurgulamaya çalıştıkları düzene bağımlı yurttaşlar için fırsat yaratmışlardır. Elbette bu demek değil ki, tiyatro tarihin bütün dönemlerinde yalnızca yönetici sınıfın çıkarlarına hizmet etmiştir. Tiyatro, tartışmasız bir netlikte muhalif bir güç olarak da varlığını sürdürmüştür.”

İdeolojik bir aygıta dönme ihtimali, tiyatronun baskı altında tutulmak ve mevcut gücün sesi olmak üzere kullanılmak istenmesine neden olur.........

© HalkTV