menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Absürt tiyatro ve gelmeyen Godot

18 0
10.08.2025

Canım okur, size bir soru: “Son dönemde yaşadıklarımız, tanık olduklarımız ya da öğrendiklerimiz bir tiyatro metni olarak önümüze gelseydi, buna absürt mü derdiniz, trajikomik mi?” Trajedisi mağdur edilen halka; komedisi ise iktidara ve onun sınavından, e-imzasından, diplomasından faydalananlara ait olan bu güncel hikâyelerde yandaşın kadroları, trolleri, atanamayanların ve iddianamesi yazılmamış tutukluların çenesi yorgun düşürmeye devam ediyor. Gündemin acayipliklerinden ilham alarak size absürt tiyatrodan bahsetmek istiyorum. Daha önce Kel Diva oyunu vesilesiyle kısa da olsa absürt tiyatrodan konuşmuştuk. Şimdi biraz derinleşip, önce “uyumsuz tiyatro” olarak da isimlendirilen absürt tiyatroyu zorunlu kılan dünyanın sosyal ve politik iklimine bakalım.

20. yüzyılın ikinci yarısı, yeni tiyatro arayışları için verimli bir dönem olmuştur. Bu süreçte, politik tiyatronun doğuş motivasyonlarıyla ortak yanları olan ancak ondan farklılıklar barındıran yeni tiyatro anlayışları art arda sahnelenmiştir. Bu yeniliklerin tümü, çağın gerekliliklerinden doğmuş, çağın olanaklarını da kullanmıştır.

İkinci Dünya Savaşı’na ve birçok sosyal olaya tanıklık eden insanlar, dine ve devlet sistemine olan güvenlerini yitirmiştir. Peş peşe iki dünya savaşı görmüş; milyonlarca insanın öldürülmesine, sakat kalmasına, soykırımlara, yoksulluğa, yıkıma tanıklık, hatta ortaklık etmiş toplumlar, yaşamın ve eylemlerin işlevsiz olduğu kanaatine varmışlardır. Onlara göre sıradan ve tekrarlanan yaşam hali, umutsuzluktan ve iletişimsizlikten başka bir sonuç doğurmamaktadır. Bu hale “insanlık durumu” dersek, absürt tiyatroyu da bu insanlık durumunun bir ürünü olarak görmek yerinde olur.

20. yüzyılda ortaya çıkan absürt akımın, günümüzde de anlamını koruyarak ilgi görmesi şaşırtıcı değildir. Zira geçmişin mağdurları, günümüzün zalimlerine dönüşmüştür. Gazze’de yaşananlar bunun en güncel ve canlı kanıtıdır.

Politik tiyatronun kaynağını Almanya oluştururken, absürt tiyatro akımı Samuel Beckett, Eugene Ionesco, Jean Genet ve Arthur Adamov öncülüğünde Fransa’da doğmuş ve hızla tüm dünyaya yayılmıştır.

Türk tiyatrosunda “hocaların hocası” olarak bilinen, 2014 yılında aramızdan ayrılan akademisyen, yazar ve dramaturg Sevda Şener, insanların inandıkları dinler veya güvendikleri devlet sistemi tarafından korunamamalarını “İnsan düşüncesi, anlayamadığı korkunç güçler karşısında felce uğramıştır” sözleriyle anlatır. Kendi durumlarını sorgulamaya........

© HalkTV