menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Benzemez kimse sana!

20 0
30.07.2025

1889 yılında monarşi yıkılıp yerine cumhuriyet kurulduğunda, bu siyasi devrim sadece bir rejim değişikliği değil, baştan aşağı büyük bir değişimin başlangıcı olmuştu.

Yeni kurucu kadroların önemli bir bölümü, pozitivizmin kurucusu Auguste Comte’un fikirlerinden derinden etkilenmiş subaylar, teknokratlar ve bürokratlardı. Onlara göre, ülkenin ilerlemesi ancak bilimsel aklın rehberliğinde, halkı eğiten bir devlet eliyle mümkün olabilirdi.

İmparatorluğun son döneminde başlayan modernleşme ve Avupaileşme fikirleri Cumhuriyet kadrolarına aktarılmıştı.

Cumhuriyetin kurucu metinlerinde, hukuk düzeninde, eğitim alanında, gündelik hayata ilişkin değişimlerde, hatta takvim gibi simgelerde bile pozitivizmin izleri açıkça görülmeye başlandı.

Yeni Cumhuriyetin kadroları, dinin toplumsal etkisini azaltmak, bireyi yurttaşlığa terfi ettirmek ve devleti seküler bir yapıya dönüştürmek istiyordu. Ama ortada bir paradoks vardı. Bu sekülerleşme projesi, dinin tamamen dışlanmasını değil, onun yerine bir tür bilim........

© Habertürk