Benin Tımarhanesi
Tımarhanenin etrafında da “kendine kaçmak” adlı pankartlar bulunmalı. İçerisinde ortalama büyüklükte odalar, odaların denize bakan pencereleri, bir yatağı, bir masası masanın üzerinde de boş kağıtlar ve kalem olmalı. Gelen ziyaretçiler karşılamak için, aşağılamaya hazır abuk sabuk bir grup insan olmalı. Nedenini daha sonra açıklarım. Vizyonumuz beli kişinin kendini tüm dış dünyadan absorbe edip kendiyle vakit geçirmeyi öğrenmesi, korkuları ve özgüvensizliklerinin derinine inmesi, bu sıradan yol gösterici olarak toplumun ve çağının tipik öncülerini değil kendini idol olarak ele alması ve tabi ki benin en kabul edilir halinden en çekilmez halini irdeleyip özüyle barışması. Kulağa karmaşık ve sıkıcı geliyorsa muhtemelen yeterince havalıdır.
Bunun mümkün olmayan yanlarını her ne kadar Freud ile konuşsak da ben misyonumuzdan da söz açmak istiyorum. Benlik algısı doğduktan sonra ortaya çıkan bir şeyken, kişilik dediğimiz şey tercihler ve tecrübeler üzerine inşa edilir. Bizler bu noktada insanlara biraz destek atmak niyetindeyiz. Çünkü insanlık olarak en çok kendi olamayışlarımız, kendimizi yanlış veya eksik tanımlıyor oluşumuz aslında bize dert olmaktadır. Başka şeyler değil. İsterseniz açıklayayım. Mesela adınız efendim. Doğduğunuzda size masa ismi konmuş olsun. Siz gerçek masa olarak tahayyül etmeyin tabi. Masa 21. yüzyıl için bile isim modası olmadı henüz. Yaramazlıklarınızda size söylenen de, sevmek için seslenen de aynı kelimeyle sizi çağırıyor. Siz bir süre sonra bunu........
© Haberton
