menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İhanet mi çözüm mü?

37 11
26.11.2025

Şehit Kanıyla Mühürlenmiş Vatana Borcumuz ve Hukukun Kaçınılmaz Hükmü

Akıl ve vicdanın durduğu noktada, milli iradeye en ağır darbe indirilmektedir! Unutulmamalıdır ki, bu vatanın her karış toprağı, aziz şehitlerimizin mübarek kanıyla sulanmıştır. Bu kutsal emanete karşı yapılan her pazarlık, vicdanlarda onulmaz bir yara açar. Nasıl olur da 1999 yılında, uluslararası bir operasyonla, namlusunu Yüce Türk Milleti'ne doğrultmuş, binlerce masum canın kanına girmiş bir terör elebaşısı, 25 yıl süren ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının ardından, Devletin en üst kademeleri tarafından bir 'Önder' veya 'Muhatap' mertebesine yükseltilebilir? Teröristlerle yapılan her türlü görüşme ve onlara 'muhataplık' sıfatı verme eylemi, Türk Ceza Kanunu (TCK) ve Terörle Mücadele Kanunu (TMK) çerçevesinde, devlete karşı işlenmiş açık bir suçtur ve hiçbir siyasi maskeyle gizlenemez; zira bu eylemler Anayasa'nın 3. Maddesinde güvence altına alınan Devletin bütünlüğünü ihlal kastı taşır ve bu suçların soruşturulması Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) hükümlerine tabidir.

Tarihi, manevi, dini, edebi ve sosyolojik tüm değerlerimize karşı işlenen bu cüret, nasıl açıklanacaktır? Geçmişin destanlarını yazan atalarımıza karşı borcumuz, bu ihanete sessiz kalmamayı emretmektedir! Türk Devleti'nin ezelden ebede uzanan şanlı tarihi hafızası, onuru ve mutlak babalığı nerede kaldı? Bu kanlı terörist, İmralı'daki tecrit edilmiş tek kişilik hücresinden, yurt içi ve yurt dışındaki tüm kanlı örgüt uzantılarını nasıl organize etme kudretine sahip olmuştur? Bu durum, apaçık bir gerçeği haykırmaktadır: Ya bebek katili 1999'dan bu yana cezaevinde değildi, ya da daha vahimi, siyasiler ve idari yetkililer vasıtasıyla örgütü ile kesintisiz ilişki kurma, emir ve talimat verme imkanına sahip kılınmıştır! Şehitlerin kanı ve gazilerin aziz hatırası üzerine kurulan bu devlet, hangi ihanet silsilesiyle bu noktaya getirilmiştir? Bu soruların cevabı, bu siyasi ihanetin anahtarıdır ve her bir vatan evladının kalbinde yankılanan borç bilincidir!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kuruluşunun her bir anı milli mücadele ruhuyla ve aziz şehitlerin kanıyla mühürlenmiş, üniter yapısı ve tek millet ideali üzerine inşa edilmiş sarsılmaz bir Hukuk Devletidir. Bayrağımızın yüceliği, üzerindeki şehit kanından gelir ve bu kutsallık ayaklar altına alınamaz. Türk Devleti'nin Yüceliği, Caydırıcılığı ve Korkusuzluğu, hiçbir pazarlığın konusu olamaz. Bu aziz vatanın birliği ve bütünlüğü, hiçbir siyasi pazarlığın, hiçbir kurumsal muhataplığın veya hiçbir bölücü dayatmanın konusu yapılamaz. Bugün, siyasi makamların eliyle meşrulaştırılmaya çalışılan ve kamuoyuna "normalleşme" gibi aldatıcı isimlerle sunulan süreç, temelinde milli, üniter ve laik Devleti parçalamayı hedefleyen örgütlü bir ihanet planıdır. Bu ihanetin en temel direği, siyasi şahısların, eli kanlı teröristbaşı Abdullah Öcalan'ı, PKK/KCK'yı meşrulaştırma ve bu yolla alenen suç işleme cüretidir. Türk milleti, kendi varlığına yöneltilen bu alçakça saldırıya karşı sessiz kalmayacaktır. Teröristlerle yürütülen her temas, 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) ilgili maddeleri ile TCK'nın ilgili maddeleri uyarınca, devletin bekasına yönelik suç teşkil eder ve failleri mutlaka yargılanacaktır; bu yargılama süreci, CMK hükümlerinin titizlikle uygulanmasını gerektiren Anayasal bir zorunluluktur.

Bu ihanetin ulaştığı en alçak nokta, bölücü terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan’ın 21 Nisan ve 30 Mayıs 2025 tarihlerinde İmralı heyeti ile yaptığı görüşmelerin tutanakları ile somutlaşmıştır. Devlet yetkililerinin de katıldığı bu görüşmelerde, teröristbaşı, Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasal düzenini yıkmaya yönelik niyetlerini, itiraflar, tehditler zinciri ve doğrudan dayatmalarla açıkça beyan etmiştir. Bu tutanaklar, Bahçeli'den Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Uçum'a uzanan muhataplık zincirinin, sadece siyasi bir hata değil, Türk Ceza Kanunu'nun 302. maddesi (Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozma) kapsamında değerlendirilmesi gereken bir örgütlü suç olduğunu kanıtlamaktadır; zira bu durum Anayasa'nın 6. Maddesinde belirtilen egemenliğin kayıtsız şartsız Millete ait olduğu ilkesinin gaspıdır. Bu şahıslar, siyasi kariyerlerini ve makamlarını, terörün ulusal gündeme taşınmasına ve meşrulaşmasına zemin hazırlayarak, Anayasa'ya karşı en ağır suçu işlemişlerdir.

Türkiye'de terör suçları, Türk Ceza Kanunu (TCK) ve Terörle Mücadele Kanunu (TMK)'nda yer alan özel düzenlemelerle belirlenmekte ve diğer suçlara göre daha ağır yaptırımlarla karşılanmaktadır. Bu hukuki çerçeve, Anayasa'nın 3. maddesinde belirtilen Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü koruma zorunluluğundan doğmaktadır.

Mutlak terör suçları, fiilin doğası ve kanundaki düzenleniş biçimi itibarıyla kendiliğinden, yani her durumda terör amacı taşıyan ve bu nedenle terör suçu olarak kabul edilen fiillerdir. Bu suçların işlenmesi için ayrıca bir "terör örgütü faaliyeti çerçevesinde işlenme" şartı aranmaz. Bu suçların soruşturma ve kovuşturmaları CMK'nın özel yetki ve usullerine tabidir.

Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozma suçu, TCK Madde 302'de düzenlenmiştir ve devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya, bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya yönelik eylemleri kapsar. Bu suçu işleyenler için öngörülen ceza ağırlaştırılmış müebbet hapistir. Anayasayı İhlal suçu, TCK Madde 309 kapsamında cebir ve şiddet kullanarak, Anayasa'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye teşebbüs etme fiilidir ve cezası yine ağırlaştırılmış müebbet hapistir. Yasama Organına Karşı Suç (TCK Madde 311), cebir ve şiddet kullanarak TBMM'yi görevlerini yapmaktan kısmen veya tamamen alıkoymaya teşebbüs etme suçudur ve cezası ağırlaştırılmış müebbet hapistir. Hükûmete Karşı Suç (TCK Madde 312), cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme fiilidir ve cezası ağırlaştırılmış müebbet hapistir.

Silahlı Örgüt Kurma, Yönetme suçu, TCK Madde 314/1'de devletin güvenliği veya anayasal düzene karşı suçları işlemek amacıyla silahlı örgüt kurmak veya yönetmek olarak tanımlanır ve cezası on yıldan on beş yıla kadar hapistir. Bu örgüte Üye Olma fiili ise TCK Madde 314/2'ye göre beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile karşılanır. Son olarak, Örgüte Silah Sağlama (TCK Madde 315), silahlı örgütlere, faaliyetlerinde kullanılması maksadıyla silah sağlama veya bu amaçla ticaretini yapma suçunu kapsar ve cezası on yıldan on beş yıla kadar hapistir. Ayrıca, TCK 307 (Askeri tesisleri tahrip ve düşman askeri hareketleri yararına anlaşma), TCK 313 (Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine karşı silahlı isyan) ve TCK 320 (Yabancı hizmetine asker yazma, yazılma) suçları da TMK Madde 3 uyarınca mutlak terör suçu olarak kabul edilir.

Nispi terör suçları, normal şartlar altında bir terör suçu sayılmayan, genel hükümlerde düzenlenmiş adi suçlardır. Ancak, bu suçlar bir terör örgütünün amacı doğrultusunda, örgütün faaliyeti çerçevesinde veya örgüt adına işlendiğinde "terör suçu" niteliği kazanır.

Nispi terör suçu olarak kabul edilen adi suçlarda, TMK Madde 5 uyarınca fail hakkında hükmolunan ceza yarı oranında artırılır. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yerine ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası uygulanır. Bu cezai artırım, terör suçlarının Anayasal düzeni hedef almasının yarattığı tehlikeye karşılık gelir.

Terörizmin Finansmanı suçu, 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun'un Madde 4'ünde özel olarak düzenlenmiştir. Bu suç, terör eylemlerinin gerçekleştirilmesi amacıyla doğrudan veya dolaylı olarak fon sağlanması veya toplanmasını kapsar ve cezası beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ve on bin güne kadar adli para cezasıdır.

Terör Örgütü Propagandası ise TMK Madde 7/2'de düzenlenmiştir. Bu suç, bir terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek, övecek veya bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propaganda yapmayı suç sayar. Bu suçu işleyenler için öngörülen ceza bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıdır. Propagandanın toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, yüzün kapatılması, silah bulundurulması gibi hallerde cezası daha ağır olabilir.

Terörle mücadele, geniş bir yelpazede faaliyet gösteren birden çok kolluk, istihbarat, yargı ve idari birimi tarafından yürütülür. Bu birimlerin faaliyetleri Anayasa'nın 13. Maddesindeki temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması ilkesi ve CMK'daki koruma tedbirleri hükümleri çerçevesinde yürütülür.

Kolluk ve İstihbarat Birimleri arasında Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM), özellikle Terörle Mücadele Dairesi Başkanlığı (TEM) bünyesinde, şehir merkezlerinde ve polis sorumluluk bölgelerinde terör örgütlerini, faaliyetlerini ve faillerini tespit etmek, önlemek ve yakalamakla görevlidir. Jandarma Genel Komutanlığı (JGK) ise kırsal alanlarda ve Jandarma sorumluluk bölgelerinde terörle mücadele........

© Habererk